Geçtiğimiz yazılarımda Türkiye’nin en büyük önceliğinin ekonomi olması gerektiği vurgusunu ısrarla satırlarıma taşımıştım. Maalesef ki ülkeyi yönetenler ısrarla gereksiz gündem maddeleri ile oyalanıp duruyorlar. Bunun bedelini de hep birlikte biz ödüyoruz. Yani ne Ayasofya ne Sedat Peker ne de diğer çekişmeler kimsenin karnını doyurmuyor. Enflasyon ve kur yükseldikçe faturası bize çıkıyor. Devletin borç yükü de gitgide ağırlaşıyor ve maalesef bunun için sadece laf üretilmekten başka bir şey yapılmıyor. Gelelim ekonomide acil yapılması gerekenlere. Hatırlarsınız Merkez Bankası eski başkanının doğru işler yaptığını, bu çizgiyi sürdürmesi gerektiğini anlatmıştık. Peki ne oldu? Bir gecede bir kararname ile görevinden alındı. Başarısız mıydı? Neden görevden alındı? Kimse bir şey bilmiyor. Başarısız diyemezsiniz çünkü geldiğinde kur 8.30’du, kısa bir süre içerisinde 7’nin altında rakamlar gördük, yurtdışı araştırma kuruluşları bile kurun 6.80’ e geleceğini raporluyorlardı. Demek ki başarısız değil. Bence gayet başarılıydı, piyasalarla inatlaşmadı, MB gösterge faizini piyasa faizine çekerek ilk doğru hamlesini yapar yapmaz TL’nin nasıl hemen değerlendiğini gördük. Size burada birçok örnekle anlatmıştım, hiç kimse piyasadan büyük değil. Siz faiz düşecek demekle faizin düşmediğini gördük. Piyasa ile birlikte yol alırsanız, düşmesini istiyorsanız, kur ve faizin piyasa ile birlikte düzenlenmesi gerekiyor. Düşünebiliyor musunuz? Yeni Şafak’ta köşesinden Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın faiz artırımını eleştiren yazar, bir kararname ile MB Başkanı oldu. Peki ne oldu yani yeni başkan Şahap bey düşürebildi mi faiz ya da kuru? Tabi ki sorunun cevabı hayır, düşüremedi. Tam tersi kur geldi 8.50’ye, faizler de 20’lere ulaştı. Peki Naci Ağbal’ın yaptığı faiz artırımı ve olumlu hamleler bir gecede, gereksiz bir kararla çöpe gitti. Sonra da çıkıp yeni başkanın, ‘Eski başkanın politikasını devam ettireceğim’ demesine rağmen bunun hiç bir etkisini piyasa fiyatlamalarında göremedik. Neden? Çünkü güven yitirildi. Madem böyle bir değişikliğe gideceksiniz ki eski Ak Parti yönetiminde bu geçişler çok güzel yapılırdı. İlk önce piyasalar hazırlanırdı, ondan sonra beklenen kararlar alınırdı.

KISA VADELİ ACİL FAİZ ARTIRIMI YAPILMALI

Yeni başkanımız Şahap beye bu satırlardan seslenmek istiyorum. 30 yıldır bu piyasanın içindeyim, ekranlara devamlı bakarım. Gördüğüm şudur ki, piyasa faizleri 5 yıllıklar 19’un üstünde, bu Türkiye tarihinde ilktir. Çok büyük bir tehlike çanıdır. Bakacağınız yer burası Şahap bey başkanım. Bu 5 yıllık faizi indirmeniz için kısa vadeli acil faiz artırımı yapmanız gerekiyor. Bunu yapmazsanız ne kuru ne de faizi tutamazsınız. Bakın verdiğim fiyatlamalar şu anki piyasa fiyatlamaları ve de kırılma noktaları. Eğer ki faiz artırımı gerekliliğini pas geçerseniz, hep beraber bayır aşağı uçuruma gideriz. Bu kadar durum ciddidir. Bunu söylerken bir hatırlatma yapayım, MB eski başkanı Naci bey faiz artırdığında ve olumlu hamleler yaptığında, kısa vadeli faizleri 17’lere çektiğinde, bu 5 yıllık faizler 15’lerden 11’lere çekildi. Yani şu an kısa vadeli faizi artırmazsanız ne uzun vadeli faizleri ne de mevcut kur rakamlarını aşağı çekemezsiniz. Dolayısıyla sıkı para politikası ve enflasyonla mücadele edilmeye devam edilecek söylemleriniz hem havada hem de lafta kalır. İnanın değerli takipçilerimiz, gereksiz kısır tartışmaları izlemek bile istemiyorum. Önümüzdeki ay ülke için önemli kırılma noktası olacaktır, hem iyi hem kötü yönde olabilir. Biliyorsunuz ki NATO zirvesinde bizim ve ABD’nin liderleri baş başa gelecekler. Özellikle o görüşmede ılımlı bir hava olmaz, restleşme olursa piyasalarda algı kötü yönde bozulur. İyi çıkarsa, Merkez Bankası da piyasa ile birlikte hareket ederse, en azından bu yılı kurtarırız. Bu kadar kritik bir döneme giriyoruz Haziran ayında.

İKİ SENARYO

İzah ettiğim bilgiler ışığında kur ve faiz fiyatlamaları ne olur, bunu analiz edelim. Aslında iki senaryo var; Birincisi eğer ki MB başkanı faiz artırır, arkasından ABD görüşmeleri ılımlı bir hava ile kapanırsa, dolar 7.50-8 bandına çekilir. Kötü senaryoda ise yani MB faiz artırımına kayıtsız kalır ve ABD görüşmelerinde bir uzlaşma olmaz ise burada bir önemli şey söylemek istiyorum. Bugün dolar tüm para birimleri karşısında değer kaybediyor. Yani şu an gördüğünüz 8.50 dolar kuru aslında paritenin ortalamasına vurduğunuzda sepette 9 lira olarak baz alınmalı. Kötü senaryo gerçekleşirse maalesef çift haneli kur hanesi görebilmemiz çok yüksek ihtimal olur. Borsa için uzunca bir süredir tavsiye ettim, biliyorsunuz. Fakat endeks için çok bir satış gelmese de hisse bazlı negatif olacağını düşünüyorum. O yüzden borsada da yeni pozisyon almak için beklemenizi ve gelişmeleri takip etmenizi öneririm. Özellikle halka arzlarda seçici olmanızı tavsiye ederim. Bu zamana kadar ki bahar havası sona erdi. Artık burada da dikkatli olunuz. Bu halka arzlar ard arda geliyor, bir yandan ekonomi için önemli ve gerekli, fakat piyasaların gücünü ölçtüğümde gücünün geçmişe göre azaldığını görüyorum. Borsada banka fiyatlamaları yukarı gitmedikçe, endeks fiyatlamalarında yeni ralliler ve iyimserlikler çok zor gözüküyor. Çünkü bankalar halen çok satış yiyor ve piyasa güçlü olduğu zaman bu yabancı satışlarını yerliler karşıladılar. En iyi zamanda bile banka hisseleri yabancı satışı yedi. Yerli bunları karşıladı fakat her yeni halka arz, yeni bir para çekişi demek, piyasalarda durum olumlu bir algıya dönmedikçe piyasaların gücü azalır, yönün negatif fiyatlamalara dönebilme riskini kulağınıza küpe yapın. O nedenle borsada yeni pozisyon alacaklar biraz daha izlemeliler. Pozisyon taşıyanlar biraz kar realizasyonuna gitmeliler diye düşünüyorum. Çünkü yakın zamanda tecrübe ettiğiniz gibi rallilerde mal taşıyanlar para kazanır. Ama karışık piyasalarda borsaya gir çık yapanlar para kazanır. Şu an piyasalarda karışıklık devam ediyor. Bu tip piyasalarda hisse alayım, bekleyeyim, elbet çıkar gibi düşüncelere asla kapılmayın. Çünkü yukarıda da bahsettiğim gibi ekonomide çok kritik dönemlerden geçiyoruz. Bu kadar yıllık tecrübeme güvenerek şunu ifade etmeliyim ki, ekonomi ve ülkeyi yönetenler mevcut yönetim düzenlerini devam ettirirse hisse senetlerinde gördüğümüz zirve fiyatları uzunca bir dönem unutmanızı tavsiye ederim.

BORÇLULUK YÜKÜ SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL

Son olarak şunu açıkça ifade etmek istiyorum. Mevcut ekonomi yönetimi ve devleti yöneten iktidar mutlaka önceliği ülke ekonomisine vermeli, eski ve de doğru şekilde ülkeyi yönetme anlayışına geri dönülmelidir. Verilere baktığımızda bu borçluluk yükü sürdürülebilir değildir. Bu düzen devam ederse yurtdışı araştırma raporlarında da dillendirilmeye başlanan bankacılık krizi ülkeyi vurur. O yüzden ülkeyi yönetenlerden tek ricam, önceliği ekonomimize verelim. Yapılması gerekenleri, siyaset ekseninden çıkıp, gereken adımları düşünüp, ona göre hareket edilmesini bizi yönetenlerden istirham ediyorum.