Özellikle gelişmekte olan ülke piyasalarının yaz aylarında “Sat-Bekle” dönemine girmesini beklenirken hem FED’in faiz kararının hem de BREXIT referandumunun aynı ay içerisinde gerçekleşmesi piyasalardaki hareketin devamına sebep oldu. Mayıs ayına ilişkin gelen ekonomik verilerin doğrultusunda toplanan FOMC üyeleri bir süre daha bekleme yönünde oy kullandılar. Toplantı bitimini takiben FED Başkanı Yellen konuşmasındaki satır aralarını incelediğimizde FED’in büyüme ve enflasyon hedeflerinin gerçekleşmesi ile ilgili çalışmaların devam ettiğini belirtti. Ekonomiyi aşağı çeken birçok faktörün olması ve kısa sürede bu rüzgarın terse dönmesinin beklenmemesi faiz kararının ertelenmesine sebep oldu. Ancak Temmuz ayında faiz artırımı için kapıyı aralık bıraktığını söyleyebiliriz. Diğer taraftan son altı yılın en düşüğü olan 38 bin seviyesinde gelen Tarım Dışı İstihdam verisinin beklentilerin çok altında kalmasının devam eden bir durum olmadığını ekleyen Yellen, BREXIT oylamasının komitenin gündemine kısmen girdiğini ancak alınan kararı etkilemediğini belirti. ABD Başkanlık seçimine yaklaşıyor olmamız ve küresel piyasalardaki hareketlilik tam rayına oturmadığı sürece FED’in faiz artırımında çekimser kalacağını bekliyoruz.
İngiltere’nin ayrımla hamlesi diğer AB üyelerinin kendi para birimlerine dönmesine cesaret verebilir
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nde devamı konusunda yapılan BREXIT oylamasından çıkacak sonuçlardan çok birliğin geldiği noktayı analiz etmenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz. 2009 yılından itibaren birliğin varlığının sorgulanmasına sebep olan birçok durum ile karşı karşıya kalındı. Bunlardan en önemlisi ise Yunanistan krizi olarak karşımıza çıktı. Belki de Almanya’nın desteği ile iplerin kopma noktasından kurtarılması sorunların giderilmesine değil ötelenmesine sebep oldu. Ayrılma hamlesinin Avrupa Birliği’ne bağımlı olmayan İngiltere ile başlaması muhtemelen diğer ülkelerin de kendi para birimlerine dönmeleri konusunda cesaret verecektir. Referandum sonucunda “Hayır AB’de kalmalıyız” sonucu İngiltere’nin önümüzdeki dönemlerde yeniden karşısına çıkabilecek bir sorun olarak görmekteyiz. Diğer taraftan “Evet ayrılalım” kararının ilk etkilerinin İngiltere ve Avrupa Birliği arasında görüleceği kesin iken gelişmekte olan ülke pazarlarını da yakından ilgilendiriyor. Yılın ilk yarısında Çin’den başlayan ve ülke Merkez Bankaları gündeminden düşmeyen küresel piyasalardaki oynaklık ve ekonomik istikrarsızlığın ABD seçimlerine kadar artarak devam edeceğini bekliyoruz.