AKParti döneminde bütçede eğitime ayrılan pay cumhuriyet tarihinde ilk defa milli savunma bütçesinin önüne geçmiştir. Bu da gösteriyor ki eğitim ve bilim daha da önem kazanacak. Türkiye’nin önümüzdeki 10-15 yıllık periyotta etkili dünya liderliğine soyunabilmesi bilim ve teknoloji ile sağlanacaktır. Bilhassa teknolojide ilerlemek gerek üniversite gerekse araştırma kurumlarındaki personel ve maddi olanaklarla sağlanacaktır. Şu anda ki durumumuz 8 sene önceye göre iyi olmasına rağmen tatmin edici değildir. Son 8 yılda Türkiye ağırlıklı olarak ticari faaliyetlerle refah seviyesini arttırdı. Bunu da Sayın Erdoğan’ın dünya üzerinde hareketliliğine borçluyuz. Gece gündüz dünyayı dolaşarak ülkelerle yapılan ticari antlaşmalarla 2003 yılında fert başına olan gelir 3 bin dolardan şimdi 10 bin dolara çıkmıştır. Bu geliri önümüzdeki 15 yılda 25 bin dolara çıkarmak ancak teknolojik ürünleri dünya piyasalarında pazarlamakla mümkün olacaktır. Bunun için yapılması gereken bilinmeyen bir şey olmayıp bilhassa bizim ekonomik göstergelere yakın ülkelere bakmak gerekir. Bu anlamda Çin kalkınmasının en önemli unsuru teknolojik ürünlerdir. Çin’in 1700 üniversitesinin 107’si teknoloji üreten üniversitedir. Başka bir deyimle Çin araştırma ve geliştirmeyi araştırma kurumlarından ziyade üniversiteleri kanalıyla yapmaktadır.

ARAŞTIRMA FONU PAYI

Türkiye’de milli hasıladan araştırmaya ayrılan %0,7-0,8’lik payın %2,5-3,5lara çıkarılması gerekmektedir ve beklemeden derhal uygulanmalıdır. Zaman kaybı beynimizden ziyade ayaklarımızın daha çok çalışmasıdır. Şu anda Türkiye’de bulunan 70 bin civarındaki araştırmacı sabırsızlıkla 4-5 milyar dolar olan araştırma fonunun önümüzdeki yıl 8-9 milyara sonraki yıllarda 25-30 milyar dolara çıkmasını beklemektedir. Bu fonun en büyük getirisi araştırmacılardan ziyade etkin Türkiye liderliğine olacaktır. Artık Türkiye ihracat kalemlerinde teknolojik ürünlerin arttığını görecektir. Ayrıca bu gelişme sayıca büyük ordudan daha etkin orduya geçişi de sağlayacaktır. Fon artışları üniversitelere verilerek yurtdışında araştırmacı öğrenci yetiştirilir ve farklı kazanç elde eden araştırmacı öğretim üyeleri istihdam edilir. Fon ihale kanunun dışına çıkarılarak daha etkin ve hızlı kullanılır ve artan fon miktarıyla orantılı performans artışı sağlanır. Efendim, fon miktarını ikiye katlarsak bunu kullanacak araştırmacılarımız yok demek üniversitelerdeki araştırmacıların potansiyelini yok saymaktır.

Önümüzdeki 5 yıl sonundaki %2’lik milli gelir araştırma ve geliştirme payı bile Türkiye liderini daha fazla ayağına gelinen, sözlerinin her kelimesi üzerinde durulan bir lider yapacaktır. Yoksa şu ana kadar yaptığımız gibi taklit ürünler, hizmet sektörü ve ticari faaliyetler gibi hemen hemen her gelişmekte olan ülkelerin ürettiği ürünlerden kurtulmamız 10 yıllar alacaktır. %1-1,5’luk fon artış kaynağı başlangıçta ithalattan ve birkaç yurtdışı vergi barışı kanunlarından kolayca sağlanabilir. Daha sonraki yıllarda ayrılan fonun karşılanması milli gelirin artışından dolayı sorun olmayacaktır. Zira milli hasıladan araştırmaya ayrılan %1’lik pay gelişmekte olan ülkelerin milli hasılasını yıllık ortalama %3-4 artırmaktadır. Netice itibariyle yükseköğretimde ve araştırma kurumlarında basit düzenlemelerle yukarıda bahsedilen konular hızlı bir şekilde hayata geçirilebilir.

ACİL YAPILMASI GEREKENLER
  • Özet olarak aşağıdaki tedbirlerin hızlı bir şekilde alınması gerekmektedir.
  • 20 üniversitenin araştırma üniversitesine dönüşümü
  • Araştırma üniversitelerine yurtdışı öğretim üyesi transferi
  • Araştırma öğretim üyelerinin farklı ücretlendirilmeleri
  • Araştırma fon kullanımının ihale kanununa tabi olmadan araştırmacıya verilmesi
  • Önümüzdeki 5 yılda en az 50bin araştırmacı öğrencinin yurtdışında yetiştirilmesi
  • İthalata teknoloji vergisi konulması ve/veya vergi barışı kanunun çıkarılması