Şirketlerin birleşmesi, malvarlıklarının en az bir şirketin sona ermesi sonucunu doğuracak şekilde bir bütün haline gelmesidir. Yani iki şirket malvarlıklarını birleştirerek bir bütün şirket oluşturur. Bu durum hukukumuzda Türk Ticaret Kanunu’yla düzenlenmiştir. Kanunda bir şirketin diğerini devralması ya da birden fazla şirketin yeni bir şirket içinde bir araya gelerek kurulması yoluyla gerçekleşir. Pratik açıdan bakıldığında şirketlerin herhangi bir tasfiye sürecine girmeden tüzel kişiliklerini kaybetmeleri ve yeni bir tüzel kişilik çerçevesinde veya hali hazırda var olan bir tüzel kişilik çerçevesinde birleşebilmeleri olarak gösterilmektedir.
Birleşme, yazılı olarak yapılmış bir sözleşmenin düzenlenmesi ile gerçekleşir. Sözleşmenin birleşmeye katılan şirketlerin yönetim organlarınca imzalanması ve genel kurulları tarafından onaylanması gerekir. Bu zorunlu unsurlar Türk Ticaret Kanunu’nun 146. Maddesinde düzenlenmekte olup sözleşme için geçerlilik şartı oluşturur.
ŞİRKETLER HANGİ YOLLARLA BİRLEŞEBİLİR?
Hukukumuzda şirketler, hem ‘yeniden kuruluş’ hem de ‘devralma’ şeklinde iki tür şekilde birleşebilirler. Kurulma yoluyla birleşmede iki şirketin de tüzel kişiliği sona erer. Çünkü birleşmeden sonra yeni bir tüzel kişilik oluşur. Kanunda, en az iki ortak olması gerektiği belirtilmiştir. Bu iki şirket ortaklığı yeni kurulan tüzel kişilikte yer almak istiyorlarsa kendi malvarlıklarını, işletmelerini varlıklarıyla ve borçlarıyla oluşan bu yeni tüzel kişiliğe aktarmaları gerekmektedir. Böylece tek bir ortaklık (şirket) olarak devam edebilir.
‘Devralma yoluyla’ birleşmede diğerinin aksine burada iki ortaklık vardır: Biri devir alan diğeri devir eden… Devir eden ortaklık varlığını sürdürürken devir edilen ortaklık ise malvarlığını tümüyle devreder ve devir alan ortaklık bünyesine girer. Hukukumuzda bu tür birleşme, en az bir şirketin başka bir şirket tarafından başka bir şirket için alınması karşılığında, malvarlığı veya işletmesini aktifi ve pasifiyle bir bütün olarak kendisini devralan şirkete devrederek tasfiyesiz olarak dağılmasıdır.
HANGİ ŞİRKETLER BİRLEŞEBİLİR?
Kanuna göre belli başlı şirketler birleşmeye elverişlidir. Bu şirketler yapıları gereği kanunen başka şirketlerle birleşmeye elverişli olanlardır. Bunlardan birincisi; sermaye şirketidir. Bir sermaye şirketi sadece başka bir sermaye şirketiyle, kooperatiflerle ve kolektif ve komandit şirketlerle birleşebilirler. Ancak bir sermaye şirketinin kolektif veya komandit şirketle birleşmesi için devralan şirket sıfatına sahip olması gerekmektedir. Birleşmeye elverişli ikinci şirket, şahıs şirketleridir. Bu şirketler de şahıs şirketleriyle, sermaye şirketiyle ve yine aynı şekilde kooperatiflerle birleşebilirler. Yine şahıs şirketinin bir sermaye şirketiyle birleşmesi için devrolunan şirket olması gerekir.
Üçüncü şirket ise kooperatiflerdir. Kooperatifler üreticilerin, aracıları aradan çıkararak, ürünlerini daha iyi koşullarla pazarlamak için kurdukları bir ortaklık olup, sermaye şirketleriyle ve devralan şirket olmaları şartıyla şahıs şirketleriyle birleşebilirler. Birleşmelerde amaç şirketleri kanun dışı birleşmelerden ve doğabilecek zararlardan korumaktır.
Şirketlerin devralma ve yeniden kurulma yoluyla birleşebilmesinin yanı sıra tasfiye halindeki bir şirket, malvarlığının dağıtılmasına başlanmamışsa ve devrolunan şirket olması şartıyla, birleşmeye katılabilir. Diğer taraftan sermayesi zarara uğrayan veya borca batan bir şirket, kendi durumunu kurtarabilmek için başka bir şirketle birleşebilir ki bu sık sık rastlanan bir durumdur. Bir nevi şirketlerin ilacıdır. Amaç kanunun koymuş olduğu keskin sınırları biraz olsun esnetmek, borca batan şirketin sermayesini kurtarmaktır.
ULUSLARARASI HUKUKTA ŞİRKET BİRLEŞMELERİ NASIL OLUR?
Türk hukukunda şirketlerin hangi şirketlerle devralma ve yeniden kurulma şeklinde birleştiği anlatılsa da uluslararası mevzuatta ülkeden ülkeye bu durum değişiklik gösterebilir.
Amerikan hukukunda; şirketlerdeki büyük birleşmelerin çeşitli önemli avantajları vardır. Bu sebeple Amerika’da sık sık birleşmelere rastlanmaktadır. Bu avantajlardan birincisi, eğer bu birleşmeden büyük bir ekonomik kazanç oluşmuşsa, devam ettirilir ve büyütülür. İkincisi ise birleşen şirketlerin, birleşmenin hemen öncesi ve sonrasında eşit büyüklükte devralma işlemleri yapma ihtimalleri düşüktür; bu sebeple de birleşmenin getireceği karışıklıklar da belli bir oranda azalır.
Avrupa Birliği hukukunda şirket birleşmeleri de önem arz etmektedir çünkü globalleşen dünya sisteminde birçok ülke kendi ülkesinden çok, başka bir ülkedeki şirketlerle birleşme yoluna gitmektedir. AB hukukunda; bir şirketin başka bir şirketi tek başına ya da başka bir şirketle birleşerek bünyesine katması, bazı şirketlerin bir araya gelip bir şirketin yönetim inisiyatifini üstlenmesi veya en az iki şirketin ticari faaliyetlere yönelik olarak bir araya gelmesi durumunda birleşme olmaktadır. Türk hukukundan farklı olarak iki tip faaliyetle sınırlandırma yapılmamış, esnek kurallarla iç yönetim dâhilinde birleşme yapılmaya çalışılmıştır.
Bu tarzda gerçekleşen birleşmeler şirketler arasında imzalanan ticari anlaşmalara göre uluslararası pazarda daha verimli ve bozulmayan ilişkilerin gerçekleştirilmesini sağlayabilmektedir. Yabancı yatırımlarının geliştirilmesi veya üretim maliyetlerinin azaltılmasına yönelik bu tarz teşebbüsler şirket birleşmelerinin olumlu sonuçları olarak nitelendirilmektedir. Bununla birlikte zaman zaman şirket birleşmelerinin gerçekleştiği sektörde mal veya hizmetlerin fiyatları artırılarak tekel piyasa gücü oluşturulabilmektedir. Bu durum ise haksız rekabet ortamına neden olmaktadır. AB hukukunda ekonomik güç sağlamaya yönelik kartel teşebbüslerine müsaade edilmemiş, işletmelerin topluluk içinde veya üçüncü ülkelere yönelik ticari faaliyetlerinde diğer şirketlerle ekonomik işbirliği gerçekleştirmelerine ise rekabet kuralları dâhilinde izin verilmiştir.
Anglo-Saxon hukukunda şirket birleşmesiyle ilgili daha çok ‘merger’ kavramı kullanılmaktadır. Özellikle İngiltere’deki kamuya açık şirketlerde gerçekleşen devralma sistemiyle olan birleşme, hem işlem sayısına hem de değerine göre AB hukukundaki birleşmelerden daha yüksek ve katıdır. Bunun sebebi Kıta Avrupası’ndaki şirketlerin yatırım politikalarındaki farklılıklarından kaynaklanmaktadır çünkü farklı ülkelerin şirketlerindeki birleşme söz konusudur. İngiltere’de ele geçirme (takeover) sistemini destekleyen yasal ve düzenleyici bir sistem bulunur. Şirketler arasındaki iyi niyetli olarak gerçekleşen satın alma tekliflerinin engellenmemesi ve şirketlerin hisse senetlerine yakın bir satın alma teklifinin şirketin diğer pay sahipleri tarafından reddedilememesi açısından şirket birleşmeleri zorlu bir sürece sahip olmaktadır.
Sonuç olarak; Türk hukukunda şirket birleşmelerindeki kurallar ve zorunlu unsurların altında sadece şirketin malvarlığını korumak gibi bir amaç varken, diğer ülkelerde daha katı bir sistem uygulanmakta, rekabet ortamı devam etmekte ve şirketin asıl öz değerinin korunması amaçlandığından kolay bir şekilde birleşme yapılmamaktadır.”