Dünya var olduğundan günümüze kadar sürekli değişim ve gelişim içerisindedir. İnsanlar kırsal hayattan kentsel hayata, tarımdan sanayiye geçiş sağlayarak sürekli bir değişim yaşanmaktadır. Günümüzde ise bilgi çağından düşünce çağına bir geçiş yaşanmaktadır. Önceki yıllarda dünyanın zengin insanları deyince araba üreticileri akla gelirdi. Araba üretmek için ise emek, sermaye ve toprağa ihtiyaç vardı. Bugünlerde ise dünyanın en zenginleri bilişim sektörünün sahipleri (Bill Gates gibi) olmuştur. Bu değişimi sağlayan temel unsur ise son yıllarda üretim faktörlerine ilave ettiğimiz “yaratıcı düşünme ve inovasyon” kavramlarıdır. Peki, inovasyon nedir?

YENİLİK, YENİLİKÇİLİK, YENİLEŞİM

İnovasyon İngilizce “innovation” kelimesinden türetilerek dilimize giren “yenilik, yenilikçilik, yeni fikirler” şeklinde yerini alan bir kavramdır. Türk Dil Kurumu’nda ise “yenileşim” olarak ifade edilmektedir. İşletme jargonunda ise “yaratıcı düşünme” ve “yenilik” anlamında kullanılmaktadır. Ülkemizde son yıllarda daha sık kullanılmaya başlasa da inovasyon kelimesinin ilk olarak 1990’lı yılların ortalarında Avrupa ile aynı zamanlarda kullanılmaya başladığı görülmektedir. Ülkemizde inovasyon kelimesinin ilk çıktığı zamanlarda yeterince bilinmemesi ve benimsenmemesinden dolayı günümüze kadar sadece teknik bir terim olarak gelmiştir. Son yıllarda ise inovasyonun uzun süreli ve sürdürülebilir bir büyümenin temel taşlarından birisi olduğunun anlaşılmasından sonra bu alanla ilgili çalışmalar artmış, işletmeler ve çalışanlar bu yönde gelişmeler kaydetmiş, devlet ise tamamen yeni girişimlere olan desteklerini daha etkin ve verimli hale getirmiştir.

İNOVASYON BİREYDE BAŞLAR
İnovasyon bireyde başlar, zamanla örgüte, topluma ve tüm dünyaya ulaşır. İnovasyonun temelinde ise bilgi vardır. Nasıl ki yeterince futbol bilgisi olmayan kişiden futbol maçını yorumlamasını beklemek doğru değil ise, kişinin yeterince bilgi sahibi olmadığı bir alanda yeni fikirler geliştirmesi mümkün değildir.  Demek ki belli bir konuda yenilikçi fikirler üretmenin temel prensiplerinden birisi ilgili konu ile yeterince bilgi sahibi olmak, adeta beynin o konu ile ilgili bilgi bombardımanına uğramış olması gerekmektedir. Bir diğer prensip ise sadece bilginin tek başına yeterli olmadığı, bunun yanında yeni fikirler üretmek için beynin nasıl kullanılması gerektiği de (düşünmeyi öğrenmek) bilmek gerekiyor. Herhangi bir yaratıcı düşüncenin, keşfedilmeyeni bularak yaptığımız icatların inovasyon olarak değerlendirilebilmesi için ekonomik anlamda bir katma değer sağlaması, bir ticari başarı göstermesi gerekir. Buna göre inovasyon mal ve hizmetlerdin üretim ve dağıtım süreçlerinde katma değer (kazanç) sağlayacak her türlü yenilikçi adımlardır. İnovasyonda başarıya ulaşmak için şu dört aşamanın dikkatle uygulanması gerekir: 

1- PROBLEMİN TANIMLANMASI: İlgili konunun çok iyi incelenerek sorunlar (maliyetlerin yüksek olması, ürünün zamanında teslim edilememesi, kar kayıpları vs.) analiz edilmelidir. 
2- YENİLİKÇİ FİKİRLERİN VE ÇÖZÜMLERİN OLUŞTURULMASI: İlgili konu / problem üzerinde geniş bir katılımla serbestçe ve hiçbir engel olmadan yeni çözüm önerilerinin oluşturulması için gerekli ortamı sağlamak.
3- FİKİRLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SEÇİLMESİ: İlgili kişiler tarafından ortaya atılan fikirler eleştirel bir gözle incelenerek doğru bir çözüm önerisine ulaşmak.
4- UYGULAMAYA GEÇİLMESİ: Seçilen fikirler projelendirilerek, iyi bir ekip çalışmasıyla, örgüt çalışanları, örgüt kültürü ve dış çevre (müşteri, diğer örgütler) ile olan ilişkiler kapsamında  değerlendirmek. 

Örgütlerin sürdürülebilir bir inovasyon ortamına sahip olabilmeleri için örgüt olarak çalışanları bu yönde teşvik etmenin yanı sıra istihdam edilen/edilecek olan personelin inovatif kişilik yapısına sahip olmasına özen gösterilmelidir. Bu konuda son yıllarda önemi her geçen gün artan insan kaynakları yönetimi büyük önem taşımaktadır. İnovatif kişinin temel özellikleri ise; sorumluluk sahibi, çevresine karşı duyarlı, bilgi edinme ve öğrenme merakı yüksek, sadece öğrenen değil sorgulayan, araştırmacı ruha sahip, aynı manzaraya farklı gözle bakabilen, cesaretli, kararlı ve risk alabilmedir. 

Günümüzde ülkelerarası sınırların kalktığı, küreselleşen ve adeta tek bir ülke konumuna gelen dünyada bilgili çalışanların yerine bilgiye yönelik çalışanların, akıllı kişilerin yerine aklını kullanan kişilerin tercih edildiği bir dönemdeyiz. 
“Akıllı kişi aklını kullanır, daha akıllı kişi ise başkalarının aklını kullanır.”

Farklı düşüncede olan çalışanların olması örgüt için en büyük zenginliktir. Çünkü yenilikçi fikirler aynı tip kişilerde değil farklı eğitim, düşünce ve görüşe sahip kişilerin birbiriyle etkileşiminden doğar. Günümüzde çok nadir de olsa bazı işletmelerin bünyelerinde “muhalefet departmanı” adı altında bir departman bulundurmaları da bunun bir göstergesidir. Her inovasyonun temelinde fikir yatar. Önemli olan bu fikri oluşturabilmek ve katma değer oluşturabilecek bir şekle dönüştürebilmektir. Bu fikirler bazen tartışma atmosferinde, bazen dinlenirken, bazen gezip dolaşırken ortaya çıkar. Ancak bazen de üç yaşındaki bir kızın düşüncesi ile çeker çekmez tab edilebilen fotoğraf makinesi ortaya çıkabilir. Tıpkı Poloraid fotoğraf makinesinin mucidi Edwin Land’ın 1943 yılında küçük kızı Jennifer ile birlikte çektirdikleri bir fotoğrafın hemen sonrasında Jennifer’ın çekilen fotoğrafı hemen görmek istemesi üzerine çeker çekmez tab edilebilen fotoğraf makinesini geliştirmesi gibi…

Yeni fikirler geliştirmek çok önemlidir ama her şey demek değildir. Eğer öyle olsaydı bugün ampulü bulan kişi olarak İngiliz bilim adamı Joseph Swan’ı bilirdik. Ancak Swan’ın yenilikçi fikrini bilgi, çaba, emek, cesaret ve başarı azmi ile hayata geçiren, hayatı boyunca başarısızlığı kabul etmeyen sadece sonuca gitmeyen yol olarak nitelendiren ve 999 kez denedikten sonra bininci denemesinde ampulü kullanılabilir, yararlı ve ticari amaçlı değerlendirilebilecek, katma değer oluşturan bir konuma getiren Edison’dur.

İNOVASYON EKONOMİSİ VE TÜRKİYE’ DE İNOVASYON
İçinde bulunduğumuz dönemde inovasyon ekonomisine ayak uyduran, bu döneme hazır olanlar ayakta kalacaktır. “Para kazandıran yenilikçi hareketler bütünü” olarak nitelendirdiğimiz inovasyona uyum sağlayamayan örgütler tarih olacaktır. İnovasyon ekonomisinin tesis edilmesi için en önemli aktör devlettir. Devlet kolaylaştırıcı, yenilikçi, teşvik edici bir sistem dizayn ederek bireyden topluma, 7’ den 70’ e her kesimi inovatif düşünce eksenine girmesini sağlamalıdır. Bir yerde inovasyon ekonomisinin kurulması için:
- Yenilikçi fikir ve düşüncelerin gelişmesi ve yayılması için ortamın sağlanmasına
- İhtiyaç duyulan sermayeye ve diğer kaynaklara istenilen zaman ve miktarda ulaşım imkanının sağlanmasına 
- Nitelikli, kalifiye ve girişimci ruha sahip lokomotif rolü üstlenebilecek kişilere gereksinim vardır. 

Dünyada inovasyonla ilgili kaynak tahsisi bakımından ABD ilk sırada gelmekle birlikte son yılların yükselen yıldızı Çin ise Almanya ve Japonya’yı da geride bırakarak ikincilik kürsüsünde yer almaktadır. Türkiye’ de ise yakın zamana kadar tam anlamıyla bilinmeyen bir gerçek olarak kabul edilen inovasyonla ilgili olarak devlet 2004 yılından itibaren bilim, teknoloji ve Ar-Ge alanlarına daha fazla önem verilmesi ve kaynak aktarılması, tersine beyin göçünün teşvik edilmesi ve “inovasyon girişimi”nin kurulması ile önemli adımlar atılmıştır. Ancak sadece kaynak aktarmak, teşvik etmek gibi politikalarla yeterli gelişim sağlanamayacağı, inovasyonun tüm devlet politikalarıyla entegre edilmesi kaçınılmazdır. Bunların yanında özel sektör inovasyon faaliyetlerinin artırılması, inovasyona dayalı yeni örgütlerin kurulmasının teşvik edilmesi ve örgütlerin üniversiteler gibi birimlerle işbirliği anlaşmaları yaparak uygulamalı inovasyon yönteminin gelişimi sağlanmalıdır. 

Eğer vatandaş olarak iyi bir refah seviyesinde yaşamak, ülke olarak ileri teknolojiyi takip eden değil, onu bizzat üreten, dünyada söz sahibi ülkeleri sayan değil, söz sahibi ülkeler arasında sayılan bir ülke olmak istiyorsak bizim kültürümüzde yer alan ama günümüzde geçerliliğini yitiren “Eski köye yeni adet getirme!” sözü yerine “Eski köye yeni adet getir!” prensibini benimseyerek hayatımıza uygulamamız gerekmektedir.