Kalkınmamızın yüzde 5-7 seviyelerine ulaşabilmesi için mesleki eleman eğitimine ve Ar-Ge çalışmalarına hükümet programlarında önem verilmesi gerekiyor.
Çocukluk yıllarım usta yanında çırak, sonraki yıllar teknisyen, mühendis ve üst düzey yönetici olarak geçti. Sanayimizin çilelerle dolu gelişmesinin her kademesinde bulunma şansını yaşadım. Yarım asırlık iş hayatımda birçok sorunlarımız arasında iki sorun hep gündemde kaldı;
Birincisi: ne iş verirseniz yaparım diyen, mesleği olmayan kalem efendileri yetiştirmeyi öngören gayri milli eğitim politikamızın doğurduğu meslek sahibi teknik eleman eksikliği.
Çocukluk yıllarım usta yanında çırak, sonraki yıllar teknisyen, mühendis ve üst düzey yönetici olarak geçti. Sanayimizin çilelerle dolu gelişmesinin her kademesinde bulunma şansını yaşadım. Yarım asırlık iş hayatımda birçok sorunlarımız arasında iki sorun hep gündemde kaldı;
Birincisi: ne iş verirseniz yaparım diyen, mesleği olmayan kalem efendileri yetiştirmeyi öngören gayri milli eğitim politikamızın doğurduğu meslek sahibi teknik eleman eksikliği.
Bu konuda çektiğimiz sıkıntı yetmiyormuş gibi bir de soruşturma geçirdim. “Devlet bu işlere yetemiyor. Meslek Liselerini özel sektör kurmalı sözüm” gazeteci arkadaşımız Kamuran Abacıoğlu'nun benimle yaptığı röportaj gazetede haber olarak çıkınca tevhidi tedrisata aykırı bulunarak, bazı kesimlerce özel sektöre okullar bırakılınca irtica yuvası olacaktır görüşleriyle yapılan şikayet üzerine Oramiral Bülent Ulusu'nun başbakanlığı döneminde hakkımda soruşturma yapıldı. Geçen otuz yılı aşan uzun zaman sonunda şimdi “Meslek Lisesi, Memleket Meselesi” sloganı ile özel sektör, mezunlara iş garantili meslek liseleri açıyor ve bu sorunu çözmeye çalışıyorlar devrimlere de ters düşmediği görüldü....!
İkincisi: Teknolojik bilgi birikimi eksikliğimizdir. Şimdilerde inovasyon bayrağı altında yayılmaya çalışılan yeni buluşlar, “Ar-Ge” olarak tarif edilen araştırma – geliştirme çalışmalarına kurum ve kuruluşların yönlendirilmesinin gecikmiş olmasıdır.
Bu konuda ilk girişimim ISO İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu’na seçilmemle başladı. Yaptığım geçmiş yönetimle ilgili tenkitlerime bağlı olarak Başkan Nurullah Gezgin'in bana Başkan Yardımcısı sıfatıyla sanayi – üniversite işbirliğini sağlama görevi verdi.
Ne çare ki o günkü yanlış ideolojik sendikacılık anlayışına karşın üniversitelerde de yerleşik sendikalara paralel görüşler ışığında işverene kapitalist, komprador, soyguncu, montajcı gibi isimler yakıştırıldığı ortamda olumlu adımlar atılamadı.
Ne çare ki o günkü yanlış ideolojik sendikacılık anlayışına karşın üniversitelerde de yerleşik sendikalara paralel görüşler ışığında işverene kapitalist, komprador, soyguncu, montajcı gibi isimler yakıştırıldığı ortamda olumlu adımlar atılamadı.
TOBB Türkiye Odalar Borsalar Birliği Başkanlığım sırasında bu kez üniversitelerde yapılan ve genelde sanayiye katkıda bulunamayan teorik tezler yerine sanayicinin sorunlarını araştıran doktora tezlerini mali açıdan destekleyeceğimizi o günkü var olan üniversitelere yazılı olarak taahhüt ederek ilk ateşi yakabildik. Güzel tezler ortaya çıktı bir ümit bir heyecan başladı, ne var ki daha sonra devam edilemedi.
Mali destek ve teşvikler sağlandıkça Ar-Ge çalışmaları gelişiyor
Sanayi ve Ticaret Bakanlığım döneminde “San-Tez” Sanayi Tezleri projesi ile yeniden konuyu gündeme taşıdık. Avrupa Birliği çerçeve fonlarından sorumlu TÜBİTAK’la işbirliği sonucu AB bünyesinde bulunan çerçeve fonlarından daha yüksek seviyede yararlanmamızın kapısını araladık ve “San-Tez” projemiz adeta proje kuluçka merkezleri oluşmaya başladı.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığım döneminde “San-Tez” Sanayi Tezleri projesi ile yeniden konuyu gündeme taşıdık. Avrupa Birliği çerçeve fonlarından sorumlu TÜBİTAK’la işbirliği sonucu AB bünyesinde bulunan çerçeve fonlarından daha yüksek seviyede yararlanmamızın kapısını araladık ve “San-Tez” projemiz adeta proje kuluçka merkezleri oluşmaya başladı.
Diğer taraftan 26 üniversite ile ilk defa “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri” kurabilmenin sevinci yanı sıra KOBİ olarak bilinen küçük ve orta büyüklükteki işletmelere yönelik KOSGEB Başkanlığımızca 20 civarında TEK-MER Teknoloji Merkezleri’ni kurabildik. Gördük ki ideolojik yaklaşımlardan uzaklaştıkça karşılıklı güven duygusu gelişip mali yönden destek ve teşvikler sağlandıkça Ar-Ge çalışmaları hızla gelişiyor. Kısa zamanda kurulan teknokentlerde teknoloji geliştirilip ihracata yönelim sağlandı.
Türkiye’de Ar-Ge harcamaları çok düşük
Bütün gayretlere rağmen 2014 yılı sonu itibariyle fiilen Ar-Ge harcamaları GSYİH'dan pay yaklaşık 8 milyar dolar seviyesini henüz bulabildi ve üç yıl değil ancak on yıl sonra ilk defa GSYİH'nın yüzde 1,01 değerine ulaşılabildi.
Türkiye’de Ar-Ge harcamaları çok düşük
Bütün gayretlere rağmen 2014 yılı sonu itibariyle fiilen Ar-Ge harcamaları GSYİH'dan pay yaklaşık 8 milyar dolar seviyesini henüz bulabildi ve üç yıl değil ancak on yıl sonra ilk defa GSYİH'nın yüzde 1,01 değerine ulaşılabildi.
Gelişmiş ülkelerde bu oran GSYH Gayri Safi Yurt Hasılası içinde AB'de ortalama yüzde 2,06, ABD'de yüzde 2,82, Japonya'da yüzde 3,34, Güney Kore'de yüzde 4,36, yıllık kişi başına harcamalar ise Japonya'da 1146 dolar, Güney Kore'de 1.203 dolar, ABD'de 1.331 dolar seviyelerinde Türkiye'mizde ise henüz 165 dolar gibi çok düşük seviyelerdedir.
Diğer taraftan ülkemizde Ar-Ge alanında istihdam edilenlerin sayıları henüz 115 bin 444 kişi seviyelerine ulaşabilmiştir.
Sonuç olarak; Kalkınmamızın en önemli iki unsurunu özet olarak anlatmaya çalıştım %3'ler seviyesinde seyreden kalkınmamızın yüzde 5-7 seviyelerine gelişebilmesi zorunluluğumuz karşısında, mesleki eleman eğitimine ve Ar-Ge çalışmalarına hükümet programlarında önem verilmesi gerektiğine inanıyorum.
Teknolojik ve ekonomik yönden bağımsız bir ülke olmak dualarımla....!