İlk çeyrek büyümesinin de yüzde 2,5’e revize edilmesiyle beraber yılın ilk yarısında büyüme yüzde 3’ün üzerinde gerçekleşmiş görünüyor.
Seçim öncesinde çok ciddi kamu harcamalarının olmasının büyümeye giren kalemler içerisinde en ciddi katkılardan biri olduğunu gösteriyor.
2015 2. çeyrek büyüme verileri geçtiğimiz ay açıklandı. Bu verileri incelediğimizde, aynı ilk çeyrek gibi beklentilerin oldukça üzerinde bir veri ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. 2. çeyrekte büyümenin yüzde 3,8 olarak gerçekleşmesi ve ilk çeyrek büyümesinin de yüzde 2,5’e revize edilmesiyle beraber yılın ilk yarısında da büyüme yüzde 3’ün üzerinde gerçekleşmiş görünüyor. Büyüme verileri her ne kadar numerik olarak beklentilerin oldukça üzerinde olsa da, Türkiye’nin bir seçim sürecinden geçtiği ve ikinci çeyreğin geride kalan bir dönem olmakla beraber Haziran seçimlerinden sonraki konjonktürün çok etkili olmadığı bir dönem olması göz önünde bulundurulmalıdır.
Kur hareketleri reel sektör üzerinde baskı oluşturuyor
Tabii 7 Haziran seçimlerinden sonra hükümetin kurulamamış olması özellikle sanayi çevrelerinde önemli endişeler oluşturdu ve oluşan belirsizlik iç dinamikleri zayıflattı. Geçtiğimiz ay içinde gelen Temmuz ayı sanayi üretimi verisinde de belirsizliğin çarkların dönmesi üzerinde ne denli etkili olduğunu görmüştük. Dolayısıyla 1 Kasım seçimlerine kadar olan dönem de şu anda bir belirsizliğe işaret etmesinden dolayı zayıf bir dönem geçirilmesine neden olabilir. Diğer taraftan zayıflayan iç dinamikler kur hareketlerine de büyük etkide bulunmakla beraber, bu durum ihracatçı ve ithalatçı üzerinde etkiler görülmesine, reel sektörü üzerinde de yatırım kararları üzerinde negatif etkide bulunabilecek bir durum yarattı. Buradaki ana kıstasın da kurun seviyelerinin değil, öngörülemezliğinin olduğunu belirtmek gerekiyor.
Tabii 7 Haziran seçimlerinden sonra hükümetin kurulamamış olması özellikle sanayi çevrelerinde önemli endişeler oluşturdu ve oluşan belirsizlik iç dinamikleri zayıflattı. Geçtiğimiz ay içinde gelen Temmuz ayı sanayi üretimi verisinde de belirsizliğin çarkların dönmesi üzerinde ne denli etkili olduğunu görmüştük. Dolayısıyla 1 Kasım seçimlerine kadar olan dönem de şu anda bir belirsizliğe işaret etmesinden dolayı zayıf bir dönem geçirilmesine neden olabilir. Diğer taraftan zayıflayan iç dinamikler kur hareketlerine de büyük etkide bulunmakla beraber, bu durum ihracatçı ve ithalatçı üzerinde etkiler görülmesine, reel sektörü üzerinde de yatırım kararları üzerinde negatif etkide bulunabilecek bir durum yarattı. Buradaki ana kıstasın da kurun seviyelerinin değil, öngörülemezliğinin olduğunu belirtmek gerekiyor.
Yine ikinci çeyreği değerlendirdiğimizde özel tüketim harcamalarının yaptığı önemli bir katkı olduğunu görüyoruz. İç talebin toparlandığı bir dönem olmakla beraber ikinci çeyrekte dış talep ve ihracatın etkilerinin de negatif olduğunu belirtmek gerekir. İç talep de mevcut belirsizlikler ve içsel risklerden dolayı yılın ikinci yarısında zayıf seyredecektir. Yani yılın ikinci yarısında tam tersinde bir büyüme performansı görülmesi durumuyla karşılaşabiliriz.
Tüketimin büyümeye katkısı yüzde 5,6
Bir kez daha büyüme kompozisyonunun önemine referans vermek faydalı olacaktır. Hane halklarının nihai tüketim harcamalarının ikinci çeyrekte büyümeye katkısının yüzde 5,6 olduğunu görüyoruz. Kamu harcamalarının katkısının ise ikinci çeyrekte yüzde 7,2’ye çıktığını gözlemliyoruz. İhracattaki düşüşün sürdüğü görülmekle beraber, ithalat tarafının katkısı da sınırlı görünmektedir. Özellikle seçim öncesinde çok ciddi kamu harcamalarının olmasının büyümeye giren kalemler içerisinde en ciddi katkılardan biri olduğunu göstermektedir. Bir anlamda yapay bir etki de diyebiliriz. Aynı zamanda iç talebe ve tüketime destek vermek amacıyla kredi kartlarına ilişkin yeniden düzenleme olması da konuşuluyor.
Sürdürülebilir büyüme üzerinde etkili olabilecek kalemlerden ihracat ve üretim de yüksek kur fiyatlarından nasibini alacaktır. Sebebi ise; alışılageldik genel geçer bilginin aksine yüksek kurun Türkiye’nin ihracatına olumlu bir etkisi yoktur. Çünkü Türkiye’nin ihracatı da yüksek oranda, yüzde 70 civarında, ara malı ve ham madde ithalatına bağlıdır. Bu oran en azından yüzde 30-40’lara indirilebilseydi, kurun ihracata olumlu etkisinden bahsedebilirdik.
Kritik bir döneme giriyoruz
Sonuç olarak; düşük öngörülebilirlik, içsel ve dışsal risklerin etkisi ve kamu harcamalarının yapay etkisinin kalkması ikinci yarıda büyüme üzerinde baskılayıcı olacaktır. Düşük tüketici güveni, sanayi üretimi ve öncü göstergelerin verdiği sinyaller de buna işaret etmektedir. Dolayısıyla kritik bir döneme giriyoruz.
Tüketimin büyümeye katkısı yüzde 5,6
Bir kez daha büyüme kompozisyonunun önemine referans vermek faydalı olacaktır. Hane halklarının nihai tüketim harcamalarının ikinci çeyrekte büyümeye katkısının yüzde 5,6 olduğunu görüyoruz. Kamu harcamalarının katkısının ise ikinci çeyrekte yüzde 7,2’ye çıktığını gözlemliyoruz. İhracattaki düşüşün sürdüğü görülmekle beraber, ithalat tarafının katkısı da sınırlı görünmektedir. Özellikle seçim öncesinde çok ciddi kamu harcamalarının olmasının büyümeye giren kalemler içerisinde en ciddi katkılardan biri olduğunu göstermektedir. Bir anlamda yapay bir etki de diyebiliriz. Aynı zamanda iç talebe ve tüketime destek vermek amacıyla kredi kartlarına ilişkin yeniden düzenleme olması da konuşuluyor.
Sürdürülebilir büyüme üzerinde etkili olabilecek kalemlerden ihracat ve üretim de yüksek kur fiyatlarından nasibini alacaktır. Sebebi ise; alışılageldik genel geçer bilginin aksine yüksek kurun Türkiye’nin ihracatına olumlu bir etkisi yoktur. Çünkü Türkiye’nin ihracatı da yüksek oranda, yüzde 70 civarında, ara malı ve ham madde ithalatına bağlıdır. Bu oran en azından yüzde 30-40’lara indirilebilseydi, kurun ihracata olumlu etkisinden bahsedebilirdik.
Kritik bir döneme giriyoruz
Sonuç olarak; düşük öngörülebilirlik, içsel ve dışsal risklerin etkisi ve kamu harcamalarının yapay etkisinin kalkması ikinci yarıda büyüme üzerinde baskılayıcı olacaktır. Düşük tüketici güveni, sanayi üretimi ve öncü göstergelerin verdiği sinyaller de buna işaret etmektedir. Dolayısıyla kritik bir döneme giriyoruz.