Düşük seyreden enerji fiyatları ile birlikte cari işlemler dengesindeki iyileşme beklentisi Türk ekonomisinde 2016’nın büyüme adına pozitif bir yıl olacağını işaret ediyor. Merkez Bankası’nın alışıla geldik ifadesi olan düşük seyreden enerji fiyatları ile birlikte cari işlemler dengesinde iyileşme beklentisi etkisini gösterebilir.
2015 yılı Türkiye ekonomisinde, enflasyon ve büyüme tarafında zayıf yanlarımız olmaya devam ederken, dış finansman tarafında avantaj elde ettik. Düşen petrol fiyatları enerji faturamızın kabarık olmamasını sağlarken, yurt içinde yılın ikinci yarısında siyasi belirsizliğin ülke geneline hakim olması nedeniyle zayıflayan tüketici güveni ve iç talebin çok güçlü olmaması cari açık cephesinde olumlu bir tablo çizdi. 2015 yılı Türkiye ekonomisinde kamu maliyesi güçlü tarafımız olmaya devam etti. 2015’in en çok tartışılan konularının başında enflasyon ve büyüme gelirken, söz konusu görünümdeki zayıflık reform ihtiyacını doğurdu. Yıl genelinde kapasite kullanım ve verimlilik oranları zayıf seyrederken, tüketime dayalı büyüme modelimizin sürdürülebilirliği sıklıkla tartışıldı. Yıl içerisinde büyüme verilerinin rakamsal olarak piyasaları tatmin etmiş olsa da, büyüme verilerinin detayına indiğimizde elde edilen büyümenin önemli ölçüdeki bölümünün lüks tüketim ve kamu harcamalarında geliyor olması büyüme modeli konusundaki tartışmaları beraberinde getiriyor. Bununla birlikte yatırıma ve üretime dayalı bir büyüme modelinin olmaması, dış talep tarafından büyümeye olumlu bir katkının gelmemesi büyüme adına olumlu tablo çizmiyor.
Enfilasyon hedefi tutmadı
Düşen petrol fiyatlarının etkisiyle enflasyon cephesinde son yılların en düşük enflasyon görülebileceği umuduyla başlanılan 2015 yılı, yüksek seyreden gıda fiyatları ve yıl içerisinde döviz kurlarında görülen yükseliş eğilimi ile birlikte başka bir bahara kaldı. 2015 yılının genelinde beklentilerin üzerinde gelen enflasyon yılı yüzde 8,81 olarak tamamladı. 2015 yılının 2. çeyreğinden itibaren gündemde yer alan siyaset, ekonomi cephesinde birçok önemli göstergeyi etkiledi. Yurt dışındaki hareketli gündemin ve iç dinamiklerinde etkisiyle yükselen döviz kurları yılın en çok konuşulanlarındandı. Ancak Türk Lirası’ndaki değer kayıplarına rağmen söz konusu siyasi belirsizlik ortamında Merkez Bankası para politikasında
herhangi bir değişikliğe gitmeyerek sıkı duruşunu korudu. 2015 Ağustos ayında Fed’in faiz artırması durumunda para politikasına sadeleştirme yapacağına ilişkin bir yol haritası çizdi. Sadeleştirmeye ilişkin yol haritasına göre TCMB faiz koridorunu bir haftalık repo faiz oranı etrafında simetrik hale getirecek ve faiz koridorunu daraltacak. TCMB normalleşme süreci öncesinde kur oynaklığını azaltmak için döviz satım ihalelerinin esnekliğini artırabileceğini ve TL zorunlu karşılıklara ödenen kısmı faizi gözden geçirmesi gibi bazı tedbirlerin alınabileceğini açıkladı. Ancak söz konusu düzenlemelerden ve ABD’deki gelişmelere paralel olarak ne gibi müdahaleler yapılabileceği konusundaki ayrıntılar çok fazla su yüzüne çıkamadı. Düşen petrol yılın sonlarına doğru cari açık rakamlarının imdadına yetişti. Yıl içerisinde cari açık cephesinde net hata noktasında görülen miktarları, Merkez Bankası’nın rezervlerini kısacası finansman kalitesini tartıştık. 2015 yılının sonlarına doğru cari açık cephesinde; ithalattaki gerilemenin ihracattan fazla olması, enerji ve petrol fiyatlarındaki düşüş ve hizmetler dengesindeki iyileşme ile avantaj sağladık. Sanayi üretimi cephesinde ise yıl genelinde yıllık artış ve azalışlarda ciddi oynamalar olduğu dikkat çekti. Söz konusu oynaklık, sanayi üretim endeksinin bu yıl tarihi zirve seviyelerini görmesini sağladı. Dalgalanmaların detayında ise, yıl içerisinde tatil günlerinin ve seçimlerin baskın karakter olduğu görülüyor. Kasım özellikle Kasım ayında seçimlerinde sonuçlanmasının etkisiyle tüm göstergelerde yaşanan yukarı yönlü hareketler dikkat çekmekte.
2016 fırsat yılı olabilir
2016 yılında da Türkiye’nin büyüme hikayesinde, 2015 yılına benzer bir görünüm bekliyoruz. Ancak 2015 yılına ve kendi kategorisinde yer alan ülkelere göre daha iyi bir performans sergileyeceğini düşünüyoruz. Bu bağlamda 2016 yılında Türkiye olarak fırsata çevireceğimiz bir çok hikaye mevcut. 2015 yılının genelinde düşük seyreden emtia fiyatlarını göz önünde bulundurduğumuzda emtia ithalatçısı ülkeler grubunda yer alan Türkiye’nin ticaret dengelerine olumlu yansıyabilir. Merkez Bankası’nın alışıla geldik ifadesi olan düşük seyreden enerji fiyatları ile birlikte cari işlemler dengesinde iyileşme beklentisi etkisini gösterebilir. Ticaret dengelerine ilişkin Avrupa’da görülen toparlanma ve bölgede parasal genişlemenin devamı ile birlikte söz konusu ülke ve bölge ekonomilerinin ihracat yapılan ülkeler sırasında ilk sırada olduğunu göz önünde bulundurduğumuz fırsata döndürebileceğimiz etmenlerden bir diğeri de Avrupa’da görülen toparlanma… Merceği biraz daha içeriye çevirdiğimizde 1 Kasım seçimlerinin ardından tek parti iktidarının seçilmesi ve Fed’i de geride bırakırken ekonomi yönetiminden beklenen yapısal reformlara odaklanılabilecek olması da bir diğer avantaj. 2016 yılına dair riskler de yok değil. Sınır bölgelerimizde yaşanan hareketlilik dinmiş değil. Jeopolitik risklerin her an baş gösterebilecek olması Türkiye için en önemli risk unsurlarının başında geliyor. Bununla birlikte geçtiğimiz yıl sıklıkla karşılaştığımız Merkez Bankası’na yönelik eleştiriler ve Merkez Bankası Başkanı’nın görev süresinin doluyor olması yeni tartışmalara gebe olabilir.
2015 yılı Türkiye ekonomisinde, enflasyon ve büyüme tarafında zayıf yanlarımız olmaya devam ederken, dış finansman tarafında avantaj elde ettik. Düşen petrol fiyatları enerji faturamızın kabarık olmamasını sağlarken, yurt içinde yılın ikinci yarısında siyasi belirsizliğin ülke geneline hakim olması nedeniyle zayıflayan tüketici güveni ve iç talebin çok güçlü olmaması cari açık cephesinde olumlu bir tablo çizdi. 2015 yılı Türkiye ekonomisinde kamu maliyesi güçlü tarafımız olmaya devam etti. 2015’in en çok tartışılan konularının başında enflasyon ve büyüme gelirken, söz konusu görünümdeki zayıflık reform ihtiyacını doğurdu. Yıl genelinde kapasite kullanım ve verimlilik oranları zayıf seyrederken, tüketime dayalı büyüme modelimizin sürdürülebilirliği sıklıkla tartışıldı. Yıl içerisinde büyüme verilerinin rakamsal olarak piyasaları tatmin etmiş olsa da, büyüme verilerinin detayına indiğimizde elde edilen büyümenin önemli ölçüdeki bölümünün lüks tüketim ve kamu harcamalarında geliyor olması büyüme modeli konusundaki tartışmaları beraberinde getiriyor. Bununla birlikte yatırıma ve üretime dayalı bir büyüme modelinin olmaması, dış talep tarafından büyümeye olumlu bir katkının gelmemesi büyüme adına olumlu tablo çizmiyor.
Enfilasyon hedefi tutmadı
Düşen petrol fiyatlarının etkisiyle enflasyon cephesinde son yılların en düşük enflasyon görülebileceği umuduyla başlanılan 2015 yılı, yüksek seyreden gıda fiyatları ve yıl içerisinde döviz kurlarında görülen yükseliş eğilimi ile birlikte başka bir bahara kaldı. 2015 yılının genelinde beklentilerin üzerinde gelen enflasyon yılı yüzde 8,81 olarak tamamladı. 2015 yılının 2. çeyreğinden itibaren gündemde yer alan siyaset, ekonomi cephesinde birçok önemli göstergeyi etkiledi. Yurt dışındaki hareketli gündemin ve iç dinamiklerinde etkisiyle yükselen döviz kurları yılın en çok konuşulanlarındandı. Ancak Türk Lirası’ndaki değer kayıplarına rağmen söz konusu siyasi belirsizlik ortamında Merkez Bankası para politikasında
herhangi bir değişikliğe gitmeyerek sıkı duruşunu korudu. 2015 Ağustos ayında Fed’in faiz artırması durumunda para politikasına sadeleştirme yapacağına ilişkin bir yol haritası çizdi. Sadeleştirmeye ilişkin yol haritasına göre TCMB faiz koridorunu bir haftalık repo faiz oranı etrafında simetrik hale getirecek ve faiz koridorunu daraltacak. TCMB normalleşme süreci öncesinde kur oynaklığını azaltmak için döviz satım ihalelerinin esnekliğini artırabileceğini ve TL zorunlu karşılıklara ödenen kısmı faizi gözden geçirmesi gibi bazı tedbirlerin alınabileceğini açıkladı. Ancak söz konusu düzenlemelerden ve ABD’deki gelişmelere paralel olarak ne gibi müdahaleler yapılabileceği konusundaki ayrıntılar çok fazla su yüzüne çıkamadı. Düşen petrol yılın sonlarına doğru cari açık rakamlarının imdadına yetişti. Yıl içerisinde cari açık cephesinde net hata noktasında görülen miktarları, Merkez Bankası’nın rezervlerini kısacası finansman kalitesini tartıştık. 2015 yılının sonlarına doğru cari açık cephesinde; ithalattaki gerilemenin ihracattan fazla olması, enerji ve petrol fiyatlarındaki düşüş ve hizmetler dengesindeki iyileşme ile avantaj sağladık. Sanayi üretimi cephesinde ise yıl genelinde yıllık artış ve azalışlarda ciddi oynamalar olduğu dikkat çekti. Söz konusu oynaklık, sanayi üretim endeksinin bu yıl tarihi zirve seviyelerini görmesini sağladı. Dalgalanmaların detayında ise, yıl içerisinde tatil günlerinin ve seçimlerin baskın karakter olduğu görülüyor. Kasım özellikle Kasım ayında seçimlerinde sonuçlanmasının etkisiyle tüm göstergelerde yaşanan yukarı yönlü hareketler dikkat çekmekte.
2016 fırsat yılı olabilir
2016 yılında da Türkiye’nin büyüme hikayesinde, 2015 yılına benzer bir görünüm bekliyoruz. Ancak 2015 yılına ve kendi kategorisinde yer alan ülkelere göre daha iyi bir performans sergileyeceğini düşünüyoruz. Bu bağlamda 2016 yılında Türkiye olarak fırsata çevireceğimiz bir çok hikaye mevcut. 2015 yılının genelinde düşük seyreden emtia fiyatlarını göz önünde bulundurduğumuzda emtia ithalatçısı ülkeler grubunda yer alan Türkiye’nin ticaret dengelerine olumlu yansıyabilir. Merkez Bankası’nın alışıla geldik ifadesi olan düşük seyreden enerji fiyatları ile birlikte cari işlemler dengesinde iyileşme beklentisi etkisini gösterebilir. Ticaret dengelerine ilişkin Avrupa’da görülen toparlanma ve bölgede parasal genişlemenin devamı ile birlikte söz konusu ülke ve bölge ekonomilerinin ihracat yapılan ülkeler sırasında ilk sırada olduğunu göz önünde bulundurduğumuz fırsata döndürebileceğimiz etmenlerden bir diğeri de Avrupa’da görülen toparlanma… Merceği biraz daha içeriye çevirdiğimizde 1 Kasım seçimlerinin ardından tek parti iktidarının seçilmesi ve Fed’i de geride bırakırken ekonomi yönetiminden beklenen yapısal reformlara odaklanılabilecek olması da bir diğer avantaj. 2016 yılına dair riskler de yok değil. Sınır bölgelerimizde yaşanan hareketlilik dinmiş değil. Jeopolitik risklerin her an baş gösterebilecek olması Türkiye için en önemli risk unsurlarının başında geliyor. Bununla birlikte geçtiğimiz yıl sıklıkla karşılaştığımız Merkez Bankası’na yönelik eleştiriler ve Merkez Bankası Başkanı’nın görev süresinin doluyor olması yeni tartışmalara gebe olabilir.