Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs ile birlikte Filistin topraklarının bir bölümünü oluşturuyor. 2007 yılında iktidardaki Filistin yönetimi ile Hamas arasında çıkan anlaşmazlığın ardından Gazze Hamas’ın kontrolüne geçmişti...

İsrail, o tarihten itibaren bu bölgeye havadan, karadan ve denizden abluka uygulamaya başladı. 2014 yılında Hamas ile yaşanan kısa süreli çatışmanın ardından İsrail, Gazze çevresinde bir tampon bölge ilan etti.

2,3 milyon kişinin yaşadığı Gazze Şeridi, dünyada nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu yerler arasında yer alıyor. BM’ye göre Gazze’deki nüfusun yaklaşık yüzde 80’i uluslararası yardımlara muhtaç. Gazze’ye giriş-çıkış 2007’den beri İsrail ve Mısır tarafından kontrol ediliyor. İsrail, ABD ve AB ülkelerinin desteğini de arkasına alarak Gazze’ye bomba yağdırıyor.

Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere on binlerce sivil hayatını kaybetti. İsrail, 7 Ekim’den bu yana 18 günde Gazze’ye yönelik saldırılarında 12 bin tondan fazla patlayıcı kullandı. Uzmanlar bunun bir atom bombası gücünde olduğunu söylüyor. Bu patlayıcı miktarının, ABD’nin 2. Dünya Savaşı’nda, Japonya’nın Hiroşima kentine attığı atom bombasının gücüne eş değer olduğu da belirtiliyor. Bombalamalar sırasında Gazze adeta harabeye döndü, 200 binin üzerinde konut zarar gördü. Gazze Şeridi’nde 600 bin kişi yerinden edildi.

NETENYAHU VE İSRAİL DEVLETİ SAVAŞ SUÇU İŞLEDİ

Gazze son 16 yıldan bu yana İsrail tarafından abluka altında tutuluyor. Adeta bir devlet değil, terör örgütü gibi hareket eden İsrail, bütün dünyanın gözünün önünde Gazze’de büyük bir katliam ve soykırım yapıyor. Birleşmiş Milletler tam bir çaresizlik içinde, bu vahşeti seyrediyor. BM Genel Sekreteri Guterres’in, İsrail’in Gazze’yi tamamen kuşatmasından, gıda, yakıt ve elektrik tedarikini kesmesinden “derin üzüntü duydum” demekten başka elinden bir şey gelmiyor. Günümüzün Hitleri, eli kanlı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail Hükümeti, İsrail Ordusu ve İsrail Devleti bir vahşetin, bir soykırımın sorumlusudurlar ve savaş suçlusu olarak tarihe geçeceklerdir.

İKİ YÜZLÜ AVRUPA

Avrupa Birliği ülkeleri liderleri de savaş suçu işleyen İsrail Devleti’ni ziyaret ve destek yarışına girdi. Avrupa Birliği Komisyon’un bölgeye 691 milyon Euro değerinde bir kalkınma yardımı portföyü var. Bunu Filistin’e karşı bir silah, bir tehdit aracı olarak kullanmaya başladılar. AB Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Komiseri Oliver Varhelyi, sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, “İsrail’e ve halkına yönelik terör ve vahşetin boyutu bir dönüm noktasıdır. İşler her zamanki gibi ilerleyemez” diyerek Filistin’e aba altından sopa gösteriyor.

Varhelyi, “Filistinlilerin en büyük bağışçısı olan Avrupa Komisyonu, kalkınma portföyünün tamamını incelemeye alıyor” ifadesini kullandı. Almanya ve Avusturya ise Filistinlilere yapılan kalkınma yardımının askıya alındığını duyurdu. İtalya, yardımın askıya alınmasının tartışılmaz olduğunu belirtti. İngiltere de Filistin projelerine yönelik yardımlarını gözden geçirdiğini açıkladı.

İSLAM DÜNYASI NEDEN HAREKETE GEÇMİYOR?

İslam coğrafyasında akıtılan kanın vebalini nerede aramak lazım? Bu dökülen kanın sorumlusu kim? Bir terör devleti haline gelen İsrail, Gazze’yi yok etmek isterken, İslam dünyası paramparça ve böyle olduğu için zalime dur diyememektedir. Gazze’de katledilen bebekler için, ne ABD’nin, ne AB’nin, ne de BM’nin sesi çıkmamaktadır. Yeri gelince en küçük olaylar için “insan hakları savunucusu” kesilen bu iki yüzlü devletler ; “Nasıl olsa öldürülen Müslümanlar, sesimizi çıkarmayalım” diyerek vahşeti, katliamı seyretmekte ve İsrail’e alkış tutmaktadırlar. Peki ya ey Müslüman ülkelerin liderleri, kralları, zenginleri, alimleri, hocaları sizler ne yapıyorsunuz, bizler ne yapıyoruz? Dua etmekten başka ne yapıyoruz? Mekke ve Kudüs, İslam dünyasının kalbidir. İnsanların dünyaya yayıldığı merkezdir. Bu topraklar ilk peygamber Hz Adem’in (AS), son peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimizin ve onların arasında gelip geçen çok sayıda peygamberlerimizin yaşadıkları topraklardır.

Bu yüzden Arabistan ve Ortadoğu kutsal topraklardır. İşte bugün bu peygamberler coğrafyasında kan akıtılmaktadır, zalimlik hüküm sürmektedir. Arabistan gibi, Irak gibi, İran gibi, Körfez ülkeleri gibi dünyanın petrol kaynaklarının üzerinde oturan İslam ülkeleri, İslam yönetimleri sizler neden birbirinizi kardeş görmüyorsunuz, neden birbirinizi kucaklamıyorsunuz? Allah kucaklaşmanızı emretmiyor mu? “Müslümanlar kardeştir, bir vücut gibidir” demiyor mu? Öyleyse siz neden paramparçasınız? Neden birbirinizi öldürüyorsunuz? Neden mazlumun yanında yer almıyorsunuz? Neden zalime dur demiyorsunuz? Dünyada yaşayan 2 milyarın üzerinde Müslüman nüfus var.

Bu nüfusun çoğu genç insanlardan oluşuyor. Sıksalar taşın suyunu çıkarırlar. İslam ülkeleri 20 trilyon doların üzerinde milli gelire sahip. Gelişmiş ülkelerin gözünü diktiği dünya petrol ve doğal gaz kaynaklarının yüzde 75’i İslam coğrafyasında. Ama bu zenginliği sömüren kim? ABD başta olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerini perde arkasında yöneten Siyonist sistem…

İSLAM ÜLKELERİ NE YAPMALI?

İslam ülkeleri, İsrail ve İsrail’in piyonu olan ülkelerle, diplomatik ve ekonomik ilişkilerini gözden geçirmeli ve zulme dur demeli. İslam Birliği Teşkilatı’nın 57 üyesi bulunuyor. Suriye’nin üyeliği savaş sebebiyle askıya alındı. Gözlemci olarak katılan 5 ülke var. İslam Birliği Teşkilatı’na üye olmayan ülkelerde de hatırı sayılır bir Müslüman nüfus yaşıyor. Hindistan’da 150 milyon civarında Müslüman var. İslam ülkeleri kendi kendine yetebilecek bir ekonomi düzeni mutlaka kurmalıdır. Dünya ekonomisinden yeterli payı alamayan İslam ülkeleri, ekonomide, ticarette birbirlerine destek olmalı, sermaye, insan, yeraltı ve yer üstü kaynaklarını kendi kalkınmaları için kullanan, eğitim, bilim ve teknolojide çağ atlayan ülkeler haline gelmelidir.