Sorumsuzluk anlaşması öğretide, “Gelecekte doğması muhtemel bir borcu ortadan kaldırmayı ve sınırlandırmayı amaçlayan anlaşmalar olarak” tanımlanmaktadır[1].
Türk hukukunda sorumsuzluk anlaşmalarını kesin hükümsüz kılan bazı durumlar vardır. Kanun koyucunun amacı burada zarar göreni koruma altına almaktır. Özellikle iş ilişkilerinde, sözleşmenin tarafı olan işçinin çalışma ortamında sağlık ve güvenliğinin sağlanması bu açıdan büyük önem arz etmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümlerine aykırı davranan işverenin, meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı dolayısıyla oluşan zararları özel hukuk hükümlerine göre tazmin etmesi gerekir.
Nitekim, işverenin kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı sonucunda işçinin ölümü ya da yaralanması veya kişilik haklarının ihlal edilmesi durumunda, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi olur (TBK m.417/3).
İş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle ruh ve beden bütünlüğü zarar gören işçi, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan maddi ve manevi zararlarını işverenden talep edebilir (TBK m.54, 56). İşçinin ölümü halinde ise, desteğinden yoksun kalan yakınları işverenden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilirler (TBK m.53;417/3).
İşverenin işçiye ve yakınlarına karşı sorumluluğunun yanısıra Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı da sorumluluğu bulunmaktadır. Nitekim işveren, kurumun sigortalıya yaptığı yardımları 5510 sayılı Kanunda öngörülen koşullara bağlı olarak ödemekle yükümlüdür (m.21).
Sorumsuzluk anlaşması, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 115 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, ”Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç nedeniyle sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılmış her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” (m.115/2).
Ayrıca, uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür (m.115/3).
İş ilişkilerinde taraflar arasında yapılan sorumsuzluk anlaşmaları dışlanmış olmakla birlikte, giderim borcunu doğuran davranış gerçekleşmeden önce veya davranış gerçekleşmiş olsa da zarar oluşmadan veya öğrenilmeden önce yapılması gerekir[2].
Bununla birlikte, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerine aykırılık nedeniyle meydana gelen zarar oluştuktan ve öğrenildikten sonra yapılan sorumluluğu ortadan kaldırmaya yönelik anlaşmalar, ibra ve sulh niteliğine haiz olup, yargısal denetim ile ilgili düzenlemeler çerçevesinde yapılabilir.
Uygulamada işveren, iş sağlığı ve güvenliğinden doğan sorumluluğunu bertaraf etmek için sorumsuzluk anlaşmaları yapma yolunu tercih etmektedir. Özellikle iş sözleşmelerine bu konuda hükümler konulmaktadır. Örneğin, iş sözleşmelerine, “işveren işyerinde meydana gelecek iş kazasından sorumlu değildir” şeklinde konulan hükümler kesin hükümsüz sayılacaktır.
Benzer şekilde, iş sağlığı ve güvenliği profesyonelleriyle imzalanan sözleşmelere de sorumsuzluk hükümleri konulması kesin hükümsüz sayılacaktır. Bu tür sözleşme hükümleri ya da bireysel olarak yapılan sorumsuzluk anlaşmaları iş sözleşmesine dayalı olarak çalışanlar açısından kesin hükümsüzlük doğuracaktır. İş sağlığı ve güvenliği profesyonelleri hem İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre, uzmanlık gerektiren bir hizmeti ifa etmekte hem de yetkili makam olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca verilen izin ile istihdam edilebilmektedir. Dolayısıyla, TBK m.115/3’de yer alan, “uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa” ifadesi ile işveren hafif kusuru ile dahi olsa zarara sebep olmuşsa, bu şartlarda dahi yaptığı sorumsuzluk sözleşmeleri hükümsüz sayılacaktır.
Sonuç olarak, işveren, iş kazası veya meslek hastalıklarından kaynaklanan sorumluluğunu bertaraf etmek amacıyla, çalışanlarla ya da iş sağlığı ve güvenliği profesyonelleriyle sorumsuzluk anlaşması yapması veya imzalanan sözleşmelere sorumsuzluk hükümleri koyması kesin olarak hükümsüz sayılır (TBK m.115). İşverenin sorumluluğunun kasıttan, ağır ihmalden veya hafif ihmalden kaynaklanması arasında da bir fark yoktur.