İşverenler, işyeri dışında yapılacak işlerini işçilerine tahsis ettikleri hizmet araçları vasıtası ile yürütmekte ve işçilerin kullandığı araçlara araç takip sistemi monte ettirmektedirler. Araç takip sistemleri sayesinde işveren işçisini işyeri dışında zamanlama açısından birebir takip edebilmektedir. Araç takip sistemi, işyeri dışında işçilerin gittikleri adresleri, gitme zamanını, süresini, takip sistemi takılı olan aracın hızını, belirlenen güzergâh dışına çıkıp çıkmadığını gösterebilmektedir. Bu tür araç takip sistemlerinin işverenler tarafından tercih edilmesinin esas nedeni ise, izlenen işçiler üzerinde iş süreleri boyunca bir takip sistemi oluşturarak iş sürecinin etkin bir şekilde yönetme arzusu yatmaktadır. Ayrıca, işçilere tahsis edilen araçların amaç dışı kullanımının önlenmesi de önemli bir faktör olarak görülmektedir.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda, “kişisel verilerin belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenebileceği (m.4-(c)), yapılan işlemin amaçla bağlantılı olması gerektiği (m.4-(ç)), vurgulanmış ve kişisel verilerin ilgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmesi gerektiği öngörülmüştür (m.4-(d)). Kişinin konum bilgisi, ilişkide olduğu kişiler, gruplar, girip çıktığı mekanlar, kişisel verisi olduğuna göre, elektronik gözetleme hakkının amaca uygunluk esası çerçevesinde kullanılabileceği, amaca uygunluk sınırlarının aşılması halinde ise, işçinin kişisel haklarına haksız bir müdahale oluşturacağı açıktır.
Nitekim, Yargıtay verdiği bir kararında, “kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamında değerlendirmiştir[1]. Çünkü özel hayatın gizliliği, kişisel faaliyetlerin toplumun diğer bireyleri tarafından bilinmesinin istenmediği noktada başlamaktadır. Yargıtay aynı kararında, “özel hayatın gizliliğine müdahale edilip edilmediğinin tespiti için, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınarak belirlenebileceğine” hükmetmiştir. Özel hayatın gizliliğine aykırı davranış da 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yaptırıma bağlanmıştır. Buna göre, “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır (m.134/1).
Elbette ki işveren somut olayın özelliğine göre ve dürüstlük kuralı kişisel verilerin işlenmesinin, işleme amacını göz önünde bulundurarak “ölçülü” olması ve elektronik gözetlemenin “orantılılık” esasına uygun olarak gerçekleşmesi gerekmektedir.
Elektronik gözetleme yapacak işverenin öncelikle, gözetleme yapmadan önce gözetlemenin yöntemi ve amacı konusunda işçinin rızasını alması esastır. Bununla birlikte işveren yönetim hakkına dayanarak, iyiniyet kuralları çerçevesinde haklı menfaatlerinin söz konusu olduğu durumlarla sınırlı kalmak kaydıyla işçiye haber verilmeksizin de elektronik gözetleme yapabilir.
İşverenin işçinin sadece iş amaçlı kullanımı için verdiği işyeri aracını hukuka aykırı olarak özel amaçları doğrultusunda kullanmasına ilişkin elinde somut ve kuvvetli emareler varsa, araç takip sistemi ile işyeri aracının yerini ve hareketlerini belirlemeye hakkı vardır. Bu durum işçinin özel yaşamının gizliliğinin ihlali anlamına gelmez. Çünkü bu denetime işçinin neden olması hukuka aykırılı ortadan kaldırır.
Bununla birlikte, işverene ait hizmet aracının aynı zamanda özel amaçları için de kullanacağına dair izin verilmişse, o zaman durum değişir. Başka bir anlatımla işçiye tahsis edilen hizmet aracının araç takip sistemi ile kontrol edilmesinin hukuka uygun olup olmadığı, aynı zamanda özel amaçlarla kullanılmasına işverence izin verilip verilmediği ile doğrudan ilgilidir. Yeter ki işçi, iş saatleri dışında aracı özel amaçları için kullanmış olsun. Şayet işveren işçisine, iş dışında özel amaçlarla da aracın kullanılmasına izin vermişse, işçinin özel yaşamının gizliliğinin korunması amacıyla alınması gereken bir önlem olarak, iş saatleri dışında özel amaçlı kullanma hakkı olduğu zaman dilimi içinde işyeri aracındaki araç takip sistemini kapatma imkanına sahip olmalıdır. Aksi halde işçi kendisinin devamlı olarak gözetlediği hissine kapılarak, baskı altında kalacak ve hareket etme serbestisini kaybedecektir.
Ancak işveren ihtiyaç halinde ve işçiye başka yollarla ulaşma imkânı ve ihtimalinin olmadığı hallerde, aracın hareket ve bulunma yerlerini kayıt altına almadan, aracın bulunduğu yeri tespit edebilir. Bu durum sadece acil haller ile işverenin ve işyerinin haklı ve üstün menfaatini gerektirmesi halinde geçerlidir.
Sonuç olarak, işverene ait hizmet aracının araç takip sistemi ile kontrol edilmesinin hukuka uygun olup olmadığı, işçiye iş için tahsis edilen aracın özel amaç için de kullanılmasına izin verilip verilmediğine bağlıdır. İşçiye verilen aracın iş süreleri dışında özel amaçlar için de kullanılmasına izin verilmişse, işverenin iş saatleri dışında kural olarak aracın yerini ve hareketlerini belirlemesi ve kaydetmesi, işçinin özel hayatının gizliliğine müdahale anlamına gelir ve işveren bunun hukuki ve cezai sonuçlarıyla bağlı olur.
İşçiye sadece iş için tahsis edilen aracın mevzuata aykırı olarak, amacı dışında kullanılması ve işverenin bundan zarar görmesi halinde, işverenin, somut şartlar dahilinde, iş sözleşmesini geçerli veya haklı nedenle feshetmesi, maddi veya manevi tazminat talep etmesi mümkün olabileceği gibi, işveren tarafından işçinin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesi halinde ise, somut şartlar dahilinde, işçinin maddi veya manevi tazminat talep etmesi ve iş sözleşmesini haklı nedenle feshetmesi mümkündür.