Milli hava kargo taşıyıcımız Turkish Cargo’nun dünya hava kargo taşımacılığında elde ettiği büyük başarıyı Ağustos sayımıza kapak konusu yaptık. THY’nin alt markası olarak kurulan Turkish Cargo şirketi, başlangıçta yolcu uçaklarının bagaj bölümünde kargo taşırken daha sonra yolcu uçaklarında teknik değişiklikler yapıp bunları kargo uçağı haline getirdi. Turkish Cargo, 2000’li yıllardan itibaren başka şirketlerin kargo uçaklarını kiralamaya başladı, ancak bu da yetersiz hale gelince kendi kargo uçak filosunu kurma kararı aldı. Bu kapsamda A330-200F tipi kargo uçaklarından ilki 2010 yılında teslim alındı ve her geçen yıl filoya yenileri eklendi. Turkish Cargo, bugün Türk Hava Yolları’na ait 376 yolcu ve kargo uçağı filosuyla dünya genelinde 340’ın üzerinde destinasyona hava kargo hizmeti sağlıyor. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) verilerine göre, 2010 yılında dünyada 33. sırada yer alırken, 2017 yılında dünya hava kargo taşımacılığı pazarından yüzde 3,2 pay alarak ilk 10’a girdi. Turkish Cargo’nun yükselişi devam etti. 2022 yılının Haziran ayı datalarına göre 4,8 pazar payı ile dünyanın en hızlı büyüyen 20 hava kargo şirketi arasında 4. sıraya yerleşti. Turkish Cargo, Doğu Avrupa pazarında, Amerika, Avrupa ve Uzakdoğu’nun en büyük markalarını geride bırakarak birinci oldu. Birleşik Arap Emirlikleri pazarında ikinci, Hindistan’da ise üçüncü sırada yer aldı. Bu yıl dünya hava kargo pazarı yüzde 6,9 oranında daralırken, Turkish Cargo’nun pazar payını artırması ülkemiz adına şüphesiz çok büyük bir başarı. THY Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat, Turkish Cargo’nun elde ettiği başarıyı değerlendirirken, “Bu başarı ülkemizi hava kargo sektöründe dünyanın merkezi konumuna taşımak için ne kadar kararlı olduğumuzu gösteriyor” diyor. Sayın Bolat’ın görüşüne aynen katılıyorum. THY Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat’ı, Turkish Cargo yönetici ve çalışanlarını Türkiye’ye bu gururu yaşattıkları için kutluyorum.

E-TİCARETİN YÜKSELİŞİ

Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi krizi, sayısız sektörü olumsuz yönde etkilerken, tam aksine e-ticaret sektörünün büyümesinde adeta bir patlamaya yol açtı. E-ticarette yaşanan dijitalleşme atağı özellikle perakende sektörünü önemli ölçüde dönüştürürken, sektördeki hızlı büyümeyi de beraberinde getirdi. Morgan Stanley’in verilerine göre günümüzde 3,3 trilyon dolar büyüklüğünde olan e-ticaret pazarının 2026 yılında 5,4 trilyon dolar sınırına dayanacağı ve perakende satışların yüzde 27’sini oluşturacağı öngörülüyor. E-ticaret sektöründe yaşanan bu hızlı büyüme ve değişimi Ağustos sayımızda bir dosya olarak ele aldık ve kapağımıza taşıdık. Dünyanın önde gele pazar araştırma şirketlerinden NielsenIQ, Türkiye’de ve dünyada online alışveriş ile ilgili bir araştırma yaptı. Araştırma verilerine göre, Türkiye’de e-ticaret sektörü son üç yılda büyümede adeta bir patlama yaşadı. Covid-19 süreci bu büyümeyi daha da hızlandırdı. Türkiye’de e-ticaret alanında 2021 yılında, 2020’ye kıyasla yüzde 88 büyüme gerçekleşti. 2022 yılının ilk dört ayında ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 68 büyüme kaydedildi. NiesenIQ Türkiye Genel Müdürü ve Orta Doğu, Afrika Analitik Bölge Başkan Yardımcısı Didem Şekerel Erdoğan, Ekovitrin’e yaptığı açıklamada, online alışveriş alışkanlığı açısından hali hazırda çok güçlü olan Türkiye’nin daha fazla büyüme potansiyeli barındırdığını belirtiyor. Türkiye’deki tüketicilerin, Çin ve Kore gibi toplu pazarlara benzer profil özellikleri sergilediğini ifade eden Didem Şekerel Erdoğan, online FMCG alışveriş penetrasyonu açısından daha da güçlü olan Türkiye’nin, bu alanda dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer aldığını belirtiyor. E-ticaret dosyamızda yer verdiğimiz bir başka araştırma da UPS tarafından gerçekleştirildi. UPS’nin Avrupa genelinde yaptığı araştırma, e-ticaretin KOBİ’ler için en önemli öncelik olduğunu gösteriyor. Covid-19 pandemisinin patlamasından sonra Avrupa’da çoğu ülkede KOBİ’ler online satış sistemine geçti.

DİJİTAL PANDEMİ

Dünyaca ünlü kuruluşların yaptıkları araştırmalar gösteriyor ki, e-ticaret sektörü hem dünyada, hem de Türkiye’de giderek daha da çok büyüme gösterecek. Buna bağlı olarak fiziki alışverişlerden daha çok online alışveriş ön plana çıkacak, marketler ve mağazalar da yerini e-ticaret platformlarına bırakacak. Bankacılık sektöründe de, şubesiz bankacılık dediğimiz dijital bankacılık daha çok yaygınlaşacak. Bu küresel dijital pandemiye “DİJİTAL DÖNÜŞÜM” adı veriliyor. Geçtiğimiz son üç yılda dünyayı kasıp kavuran, insanları evlerine kapatan Covid-19 salgını, bu dijital dönüşümün fitilini ateşledi. Geleceğin dünyası artık bu dijital pandemiden kaçamaz. Evimize daha çok kapanarak, akıllı telefonumuzdan siparişleri verip, kuryenin kapımızın zilinin çalmasını bekleyeceğiz. Haydi hayırlısı!..