Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ekonomiyi finanse edecek tüm imkânları zorlarken her şeye rağmen para politikasında hedeflenen enflasyon ve faiz seviyesine biraz daha yaklaştığını gösteriyor. Malumunuz banka, Şubat’ta yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yüzde 9 olan politika faizini yüzde 8,50’ye indirmişti. PPK toplantısı karar metninde, turizmde olumlu etkinin tüm aylara yayılarak sürdüğünün altı çizilirken temkinli noktalar; iç tüketim talebi, enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ve ana ihracat pazarlarındaki zayıf iktisadi faaliyete bağlı cari denge üzerindeki riskler olarak açıklanmıştı. Evet! TCMB para politikasında liralaşmayı istikrarlı bir şekilde sürdürüyor. Küresel resesyon, jeopolitik olumsuzluklar ve gelişmiş ülkelerin para politikalarını rutine bağlayan TCMB, ağırlığı yurtiçine vermiş durumda. Dile kolay! 11 vilayeti etkileyen Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerde 44 binden fazla vatandaşımızı kaybettik. 100 binin üzerinde yaralanmaların yanında 831 bine yakın binada 3,2 milyon bağımsız birim hasar görmüş… Hâlen hasar tespiti yapılan 106 bin binadaki 384 bin bağımsız birimin acil yıkılması gerekiyor.
PARA POLİTİKASI GÜÇLÜ
TCMB böyle büyük bir can kaybı ve yüz binleri aşan devasa bina enkazı karşısında; depremin yakın vadede ekonomik aktiviteyi etkilemekle birlikte orta vadede ise kalıcı bir etki yapmayacağını öngörmesi bile; Türkiye’nin finansal alanda yürüttüğü para politikasının güçlülüğüne işaret ediyor. Buna bağlı; TCMB’nin “Türkiye Tek Yürek” kampanyasında 30 milyar lira bağışla zirvede yer aldığını ve söz konusu bağışı kârından karşılayacağını unutmayalım. Demek ki banka kârından dahi büyük bir bağış yapacak kadar gücüne güç katmış. Fiyat ve finansal istikrar tarafına gelirsek… Tabii ki para politikasında cari işlemler dengesinin sürdürülebilir olması istikrarın bir numaralı manivelası. Zira fiyat istikrarı, liraizasyon veya liralaşma dediğimiz para politikası çemberinde dönüyor. Buradan anlaşılıyor ki TCMB, depremin ekonomiye verdiği menfi etkiyi, liralaşma modeliyle en uygun finansal koşulları oluşturarak zayıflatacak ve ekonominin düzlüğe çıkmasında yine en önemli sâikler arasına girecek.
FİYAT İSTİKRARI NASIL KORUNACAK?
TCMB’nin depremle oluşan büyük maliyete karşılık fiyat istikrarını nasıl koruyacağı elbette zihinlerde en fazla oluşan sorulardan... Enflasyon yükselecek mi? Kurdaki seviye ne olacak? Reel sektör krediye ulaşmada zorluk yaşayacak mı? Cari denge bozulacak mı?.. Buna benzer istifhamlar bugün için henüz tam anlamıyla cevap bulmuş olmasa da bu zamana kadar uygulanan politikalar, yakın gelecekte para politikasının netleşeceğine ayna tutuyor. Depremin yol açtığı arz - talep dengesizlikleri ortamında fiyat istikrarı ve enflasyonda yürütülen çizgiyi korumak tabii ki önemli. Şu anda bu yük TCMB’nin sırtında ancak, kamu ve özel tüm finansal sistem bu yükün kaldırılması için el değil, omuz vermek zorunda. Yapılacak iş şu: Merkez Bankası para politikasıyla finansal girdi maliyetlerini düşürürken finansal sistem de finans kaynaklarıyla ekonomiyi ve reel sektörü desteklemek durumunda.
POLİTİKADAKİ TEMEL AMAÇ
Şubat ayı PPK karar metninde politika faizinin 50 baz puan indirilmesinin gerekçesi olarak, “Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması daha da önemli hale gelmiştir” ifadesi aslında para politikasındaki hedefin temel amacını tam anlamıyla veriyor. Mamafih, TCMB’nin depreme dair değerlendirmesinde geçen “felaketin ekonomik aktiviteyi yakın vadede etkileyeceği ve orta vadede etkisinin olmayacağı” yolundaki ifadelerinin “bankanın para politikasında enflasyondan ziyade genel iktisadi faaliyete odaklanmış olduğu” şeklinde anlaşılmasının gerçeği yansıtmadığını, bankanın deprem dolayısıyla enflasyonu ikinci plana atacağı gibi bir algının doğru olmadığını söylemek isterim. Çünkü bilindiği üzere TCMB’nin zaten birinci görevi fiyat istikrarı ve enflasyon... Dolayısıyla mevcut liralaşma politikası ve finansal güçlülüğün; fiyat ve finansal istikrarı koruyacağı gibi deprem sonrası ihtiyaç duyulan toparlanmayı desteklemek için de kâfi olduğunu özellikle belirtmek lazım, derim. Şubat ayı PPK toplantısından benim anladığım; depremden sonra da başta fiyat istikrarı olmak üzere ekonomiyi desteklemek için liralaşmayla “TCMB genişleme politikaları”nın tüm hızıyla devam edeceği yönünde. Zaten olması gereken bu değil mi?