Değerli okuyucularım; bugün sizlerle bir yazı dizimi daha paylaşmak istiyorum. Başlıkta birbirinden bağımsız gibi gözüken ve belki de ilk bakışta bağlantısı anlaşılamayan kavramlar, isimler ve sözcükler var. Yazı dizimin tamamını okuduğunuzda sizleri yakın bir gelecekte bekleyen önemli bir gerçeklikle yüzleştireceğim: “Sanal Dünyalar!” ve “Kayıp Gerçeklikler!”
İlk olarak son günlerde sıkça duyduğunuz ya da okuduğunuz “Metaverse” terimi ile başlamk istiyorum.
Meta” Yunancada “sonra, öte” anlamına gelen bir kelime... “Meta” kelimesi ve İngilizce’de bulunan “Universe” kelimelerinin birleştirilmesi ile oluşturulan “Metaverse” ise; “Evren Ötesi” anlamına geliyor.
Evren ötesinden kasıt da; tüm dijital dünyaların birleştirilmesiyle oluşturulan kolektif bir sanal paylaşım alanı yani içinde tüm dijital dünyaların bulunduğu kurgusal evren.
Bu evrenin aktif hale gelmesi için çalışanlardan biri de Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg . Kendisi geçtiğimiz aylarda Facebook’un bir “Metaverse” şirketi olmasını istediğini belirtti.
İnsanların “Metaverse”de hayal edebileceği her şeyi yapabileceğini söyleyen Zuckerberg, "Gelecekte işe gidip gelmeden ofise, arkadaşlarınızla bir konsere veya ailenizin oturma odasına anında bir hologram olarak ışınlanabileceksiniz" diyor.
Facebook; bu alandaki yatırımlarına 2014 yılında sanal gerçeklik teknolojisi üreticisi Oculus’u 2 milyar dolara satın alarak başladı. Tam 8 yıl önce... Geçtiğimiz aylarda da “Horizontal Workrooms” isimli sanal ofislerini tanıttı.
Ayrıca Facebook, geçtiğimiz günlerde “Metaverse”i oluşturabilmek için 10.000 Avrupalı çalışan alacağını duyurdu.
Adidas, H&M, Nike ve Zara gibi büyük markalar metaverse evreninde çoktan mağaza açtı bile...
“Metaverse” bu kadar konuşulmaya başlanmışken her zaman farklı evrenler, uzay ve farklı boyutlar üzerine çalışmalar yapan Elon Musk ise; “Metaverse ve Web 3.0”ı pek de kalıcı bulmadığını, kendi projesi “Neuralink”in, “Metaverse” ve “Web 3.0”ı geçeceğini söylüyor.
Elon Musk, kimsenin günler boyunca bir gözlük takıp sanal bir dünyada yaşamak istemeyeceğini, dolayısıyla sanal bir dünya için fiziksel yaşamdan soyutlanmanın çok da akıl kârı olmadığını ve bu teknolojilerin pazarlamadan ibaret olduğunu söylüyor.
Musk'a göre “Metaverse” denilen şey, gözleri mahvetme garantili, surata yerleştirilmiş bir televizyondan başka bir şey değil. Halbuki kişiye özel bir “Neuralink” çipinin ise; bir insanı gerçekten de sanal bir dünyaya sokabileceğini, bu yüzden de “Metaverse” ve “Web 3.0” gibi projelere ihtiyaç kalmayacağını belirtiyor.
Peki Elon Musk’un bu kadar iddialı konuştuğu “Neuralink” nedir?
Neuralink; insan beynine yerleştirilebilen bir çip. Bu çipe yüklenen bazı yazılımlarla beyin ile bilgisayarlar arasında bir bağlantı kuruluyor ve böylece insanlar adeta robotlaştırılabiliyor. Kısaca Neuralink, insanları sanal bir dünyaya gerçekten sokabilecek bir potansiyele sahip.
Dolayısıyla Facebook’un geliştirdiği diğer sistemler geçici gibi gözüküyor. Tabi bu aynı zamanda çok da tehlikeli bir durum. Çünkü toplumda uyuşturucu, alkol ve sigara gibi madde bağımlılıarı veya bilgisayar oyunu gibi internet kaynaklı bazı sanal dünyalara bağımlılığın -ki saatlerce ve günlerce bilgisayar başından kalkmadan oyun oynayan bir gençlik söz konusu- arttığı çağımızda; beyine bir kere takılıp kendi içinde yaşadığı ve belki ekonomik koşullarının zor olduğu, ailevi problemlerinin olduğu, gerçek arkadaşlarının olmadığı, sosyal medyada gördüğü şaşalı, hep mutlu(!), zengin ve hep güzel ya da yakışıklı(!) olan insanları görerek kendisinden, ailesinden, çevresinden, hayatından nefret ettiği, zor ve mutsuz hayatından böyle bir çip sayesinde rahatlıkla ayrılarak, mutlu, zengin, güzel, yakışıklı, genç, başarılı ve sevilen biri olabileceği bir dünyada yaşamak isteyecek ve bu sanal hayata bağımlı olabilecek yüzlerce ve hatta milyonlarca insan var.
İnsanın “olmazsa olmazı” olan her şey onun bağımlılığıdır. Putu’dur. Neden? Çünkü o olmazsa olmazına göre hareket edersin. Mesela sigara... Bağımlıları; kahvaltısını ona göre ayarlar. Kahvaltıdan önce veya kahvaltıdan sonra hemen bir tane yakmak için yaparlar o kahvaltıyı. Kahveyi bahane ederler. Sigara içmek için kahve içerler. Kahve tek gitmez onun için sigara içerler. Mutlu olur; içer. Mutsuz olur; yine içerler. Sebepler hazırdır.
Bütün bağımlılıklar için bu geçerlidir. Bir sebep ve bahane oluşturularak alkol, sigara, uyuşturucu veya madde dışı bilgisayar oyunu gibi sanal ya da başarı bağımlılığı gibi psikolojik bağımlılıklara tekrar tekrar bu dünyadan kısa süreli kopup, belki anlık rahatlama, mutluluk, sakinleşme veya haz ihtiyacı ile başvurulur.
Ama beyin kimyasını iyi bilen her doktor ve uzman der ki: “acılardan, stresten, mutsuzluklardan, üzüntülerden, başarısızlıklardan, sevgisizliklerden hazza dayalı her kaçış; bağımlılık oluşturur.
Çünkü o kısa süreli kaçış; sizi kendine bağımlı kılar. Ve siz her kaçışta, bir önceki kaçışa göre daha az mutlu olmaya başlarsınız.
Bunu “Metaverse ya da Elon Musk’ın “Neurolink”i açısından da değerlendirirsek; her seferinde kaçtığınız o güzel ama sanal dünyada daha fazla kalmak istemeye ve bir önceki kaçısınızdan aldığınız tadı yeniden almak için daha fazla o şeyi, ürünü, maddeyi, oyunu, içeceği, fiili,...vs yapmaya başlarsınız.
Artık o dünyadan çıkamaz hale gelmişsinizdir. Çıkmak isteseniz de çıkamazsınız. Ve bir bakarsınız ki; gerçek ve sanal dünya birbirine karışmış. Hangisi sizin gerçek aileniz, hangisi sizin gerçek arkadaşlarınız, hangisi sizin gerçek işiniz, hangisi gerçek siz...
Çok sürreal gelebilir ama gerçek...
Ve bu sanal dünya bir süre sonra sadece mutluluk vadetmeyecektir. Orada herkes başarılı, genç, güzel, yakışıklı, güçlü, zengin, saygın, sevilen,...vs olmak isteyecektir.
Ve belki de böyle olmak sanal paralar ile satın alacağınız haklar ile olacağı için; gerçek dünyada yanlış yollara saparak sanal dünya için para elde etmeler olabilecek hatta haberlerde sanal dünyada yaşadığı bir problem yüzünden ve sanal ile gerçek dünya arasındaki ayırımı yapamaz hale geldiği için gerçek dünyadaki eşine, arkadaşlarına, insanlara zarar verebilecek insanlar olabilecektir.
Ümidimiz işin bu boyutlara varmamasıdır amma velakin insan denilen varlık nerede yaşarsa yaşasın, nerede olursa olsun -ahiret hariç diye düşünmekteyim doğrusunu Allah bilir- mutlaka bozgunculuk yapacaktır. Çünkü “nefs” var. Ve her insan nefs-i emmareden çıkıp da üst bilinç boyutlarına erebilecek şuura ya da isteğe ve lûtfa sahip olamayabilmektedir.
O halde insanın olduğu bir yerde, sanal dünya başta çok güzel gelse de çok daha tehlikeli bir dünya haline gelebilecek potansiyeli taşır. Çünkü orada yaptığınız (güya!) gerçek değil!
Nörobilimci David EAGLEMAN; The Brain: The Story of You (BEYİN-Senin Hikâyen) isimli kitabında şöyle der: “Beyin bilimi önemlidir. Kafatasının içinde bulunan tuhaf bilgisayımsal malzeme, dünyada yolumuzu bulurken yararlandığımız algısal düzeneğin, kararlarımızı oluşturan ya da hayal gücümüze kaynak olan maddenin ta kendisidir. Hem düşlerimize hem de günlük yaşantımıza biçim veren, beynin birbirleriyle sürekli iletişim halindeki milyarlarca hücresidir.
Beyinin işleyişini tam olarak anlamak ise, kişisel ilişkilerimiz ve toplumsal ilkelerimizin merkezindeki değer yargılarımıza ve buna paralel olarak nasıl mücadele ettiğimiz, birilerini neden sevdiğimiz, doğru kabul ettiklerimiz, eğitim anlayışımız, daha iyi bir toplumsal politikayı nasıl biçimlendireceğimiz gibi konulara ışık tutar. Türümüzün tarihi ve geleceği, beynin mikroskobik ölçekteki devrelerine kazınmıştır.
Nöral açıdan bakıldığında kim olduğunuz, nerede bulunmuş ve neler yapmış olduğunuza bağlıdır. Beyniniz yorulmak bilmeden biçim değiştirir ve sahip olduğu devreler sistemini sürekli olarak yeniden kurar. Deneyimleriniz benzersiz olduğundan, beyninizdeki nöral ağların içerdiği geniş ve ayrıntılı örüntüler de benzersizdir. Beyniniz yaşamınız boyunca değişmeye devam edeceğinden, kimliğiniz de aslında yer değiştiren bir hedeften farksızdır; nihai varış noktası yoktur.
Düşünce ve düşlerimizin, anılarımız ve deneyimlerimizin tümü bu tuhaf nöral dokudan doğar. Kimliğimiz, beynin çapraşık ektrokimyasal ateşlenme örüntülerinde saklıdır. Bu etkinliklerin sonlanması, bizim de sonumuz demektir.
Etkinliklerin, hasar ya da ilaçlara bağlı olarak karakter değiştirmesi, bizim de hiç sektirmeden karakter değiştirmemiz anlamına gelir. Vücudun diğer bütün kısımlarında izlenenden farklı olarak, beyinde küçük bir hasarın gelişmesi, kişiliğinizde kökten değişimlere yol açabilir.
Madde ya da alkol alımı, uç noktadaki bir örnek olsa da, bu ölçüde dramatik olmayan beyinsel değişimlerin bile; sizi siz yapan düzenlemelerle oynayabildiği bir gerçektir.
Sonra, bazı sara-tipleri insanları daha dindar hale getirebilir. Parkinson hastalarının inançlarını kaybetmesi sık görülen bir durumken, Parkinson tedavisi için verilen ilaçların da hastaları kumar bağımlısına dönüştürebildiği bilinir.
Üstelik yalnızca hastalık ya da kimyasallar değildir bizi değiştiren. İzlediğimiz filmlerden çalıştığımız işlere kadar her şey, "kendimiz" olarak özetlediğimiz nöral ağların sürekli olarak yeniden biçimlendirilmesine katkıda bulunur.“ (Kaynak: Nörobilimci David EAGLEMAN)
O halde beynimiz; bu kadar karmaşık ve bir o kadar da bizim var zannettiğimiz bu matrixin içinde gözlerimizin, kulaklarımızın, tenimizin, tüm duyu organlarımızın aldığı, işlediği ve aynı zamanda bizde kayıtlı olarak doğduğumuz bazı bilgi aktarımlarını ve büyüdükçe deneyimler ışığında yorumladığı sinyalleri de bazı görüntü ve hayatımızda çıktılara (olaylar, duygular,...vs) çeviriyor ise gerçek dünya dediğimiz bu dünyanın içinde insanın tecrübe etmediği, sadece sanal dünyada tecrübe ettiği olayların da gerçek veya değil ayırımını yapmadan ya da yapamadan, o olayın duyu organları ile topladığı sinyallerini tıpkı bu dünyada yaşamış gibi beyninde görüntüye çevirip hayatında çıktısını alabilir mi... Yani etkilerini ve sonuçlarını bu dünyada görebilir ve yaşayabilir mi... Evet...
O halde Nörobilimci David EAGLEMAN’ın kitabında yer alan birçok deneyden de anlayabileceğiniz gibi; sanal dünyada yaşadıkları deneyimler sonucu, tıpkı bu dünyada çevresi ve deneyimleri sonucu beyinlerindeki bazı nöronlar arası bağlantıların silinip bazılarının kurulması gibi ya da beyinlerinde hasara yol açması gibi sanal dünyadaki çevre ve yaşanılanların da aynı şekilde o insanların karakterlerinde ve sağlıklarında da değişime sebep olabileceği gerçeği ile yüz yüzeyiz.
Elon Musk’ın arkasında bulunduğu bu “Neuralink”; insan beynine takılabilen beyin-bilgisayar arayüzleri geliştirmeyi amaçlamakta olan bir proje. Bu amaçla yakın zamanda bir video paylaştıkları Neuralink sitesinde; beyin sinyallerini elektronik sinyallere dönüştürdükleri görülüyor.
Neuralink’in resmi YouTube kanalı aracılığı ile paylaşılan videoda; beynine bu çip takılmış olan bir maymunun beyin sinyallerinin nasıl ele alındığı ve beyin sinyalleri okunan bir maymunun hiçbir kontrolcü kullanmadan 2 boyutlu bir arcade oyunu olan Pong’u nasıl oynayabildiği gösteriliyor.
Beynine çip takılan ve sanal dünyada mutlu, zengin,...vs yaşayacağını düşünen kitlelerin beyin sinyallerini okuyan ve harekete geçiren bir sistem sizce bu sinyaller aracılığı ile kontrol edebildiği herkesi bu sanal dünyaya hapsedip, yaşadığımız dünyada da istediği her şeyi yaptıramaz mı?!
İşin bir diğer önemli boyutu olan “Kripto Para” birimlerinin de “Metaverse”te önemli bir yeri olduğunu söylemek gerek.
Facebook'un ismini “Meta” olarak değiştirmesi ve “Metaverse” denilen sanal evrene büyük yatırım yapacağını duyurması üzerine “Metaverse Coinleri”ne olan ilgi de arttı.
Peki “Metaverse Coin” nasıl satın alınıyor?
Tıpkı bitcoin ve diğer alt coinlerde olduğu gibi kripto para borsaları üzerinden satın alınabiliyor.
Tabi bu “Metaverse Coin”leri kripto para borsaları üzerinden satın alabilmek için de gerçek paralarınızın olması gerekiyor. Tıpkı bitcoin alırken olduğu gibi. O halde bu dünyada kazandığınız paralar ile satın alacağınız sanal paralar sizin sanal dünyada gezmenizi, yemenizi, içmenizi, giyinmenizi hatta orada mal mülk almanızı sağlayacak.
Sonuç; yine bu dünyada o sanal paraları satın alabilecek reel paraları kazanmanız gerekecek.
Peki bu dünyadaki masraflarınız, aileniz, onların masrafları... Hepsine birden yetişebilecek misiniz?! Hem bu dünya hem sanal evrendeki hayatınıza...
Açıkçası bu iş kaos ortamı doğurabilecek bir bilinmez...