Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS) tahminlerine göre dünya toplam işletilebilir altın rezervi 54 bin tondur. Rezervin yaklaşık yüzde 54’ü Avustralya, G. Afrika, Rusya, ABD, Peru ve Endonezya ülkeleri arasında paylaşılmaktadır. 2018 yılında dünya altın üretimi ise tahmini 3 bin 260 ton olarak gerçekleşmiş olup bu üretimin yüzde 36’sı bu altı ülkede yapılmaktadır.
Türkiye, yılda 20-30 ton arası altın üretmekte ancak talebin karşılanabilmesi için 250-300 ton arası altın ithal etmektedir. Öyle ki ülkemiz dünya altın talebinde beşinci sırada yer almaktadır. Türkiye'nin altın ithalatı 2018 yılında 324 ton olarak gerçekleşmiş olup son 20 yılda toplam altın ithalatı 3 bin 215 ton’dur. Bunun bir nedeni de ihracat amaçlı mücevherat için ithalat olmaktadır. Türkiye, altın takı üretiminde Hindistan’ın ardından ikinci sıradadır.
1997’de yapılan “Türkiye Altın Potansiyeli ve Maden Kaynakları Kestirme Yöntemler”, çalışmasında ülkemizde yaklaşık olarak 6 bin 500 ton altın olabileceğine işaret etmektedir. Bu potansiyelin de sadece yüzde 10’u olan 650 tonluk kısmı rezerv olarak nitelendirilmiştir. Türkiye, 6 bin 500 ton altın potansiyeline rağmen ilk altın üretimini 2001’de gerçekleştirebilmiş olup son 20 yılda toplam 340 ton altın üretmeyi başarmıştır. Türkiye üretim verileriyle Avrupa’da Rusya’nın ardından ikinci en büyük üreticisi konumundadır.
Pazarın mevcut durumu incelendiğinde önceliğin altın arama faaliyetine verildiği görülmektedir. Önceki mevzuat nedeniyle arama lisansı 3 yıllığına alınmakta ve iki yıl uzatılabilmekteydi. Daha sonra bu lisansın işletme lisansına çevrilmesi gerekmekteydi. Ancak yapılan yeni kanuni düzenleme ile toplam arama ruhsat süresi 7 yıla çıkartılmıştır. Bu 7 yıl sırasıyla 1 yıl ön arama, 2 yıl genel arama ve 4 yıl detay arama sürelerinden oluşmaktadır.
Aramadaki rekabet yerli ve yabancı şirketlerle beraber devam etmekte olup ağırlıkla Batı Anadolu’da yoğunlaşacağı düşünülmektedir. Üretim alanında ise 10’u aşkın üretici vardır. Türkiye’nin altın üretimi yıllar itibariyle artmış ve 2013’de 33,5 ton ile zirveyi görmüş ancak sonrasında 2017’de 21 tona gerilemiştir. Altın fiyatlarının artması üretimi de teşvik etmektedir. 2019’da 38 ton ile yeni rekor kırılırken 2020’de 45 tona ulaşması hedeflenmektedir.
2020'de Merkez Bankaları ve hükümetlerin pandemi nedeniyle parasal genişlemelerinin toplam büyüklüğü 10 triyon doları geçti. Bu parasal bolluktaki artış, borsalarda büyük bir ralliye yol açarken, altın fiyatlarını da artırdı. Eylül 2011'de 1921 doları gören altın ons fiyatı 2015 yılı aralık ayında 1046 dolara kadar gerilemiş ve 2018 sonuna kadar 1200 dolar civarında kalmıştır. Ancak 2 yıldır ciddi bir atakta! 2020 Ocak ayında 1600 doları, Mart ayında 1700 doları, Temmuz ayında 1800 doları geçen altın ons fiyatının yıl bitmeden rekor fiyatını görmesi bekleniyor. 2020'nin ilk yarısında tüm önemli varlıklardan daha iyi getiri sağlayan Altın hakkında Citi, Goldman ve Deutsche gibi kurumlar 2020 olmasa 2021 de fiyatın 2000 doları görebileceğini öngörüyor.
Hem parasal genişleme ile gelen taze parada yatırımda çeşitlendirme ihtiyacı, hem virüsün getirdiği kriz korkusu yatırımcıları altına da yönlendirdi. Dünya Altın Konseyi'nin verilerine göre, altın bazlı borsa yatırım fonlarına 2020 yılının ilk yarısında 40 milyar dolarlık 734 ton tutarında rekor giriş gerçekleşti ki bu rakam bir rekor. Altın destekli ETF'lerdeki altın varlıkları ise 3 bin 200 tonu geçti.
Temmuz 1944'de Bretton Woods Anlaşması ile anlaşmaya katılan ve parasını altına dönüştürülebilir yapmayı kabul eden her ülkenin parasının değeri dolara göre saptanırken dolar altın ile dönüştürülebilirliğini koruyan tek ulusal para olarak kalmıştı. Başta FED olmak üzere Merkez Bankaları, ikinci dünya savaşı döneminde dünyadaki altın stoğunun % 50'den fazlasını elinde tutuyordu. ABD tarafından 1964'te altın sertifikası almak serbest bırakılırken 1971'de ABD, doların altına dönüştürülebilirliğini kaldırmış ve karşılıksız para basmaya başlamıştır. ABD'de fizikî altın sahibi olmak 1975'de altın fiyatı 42 dolar yapıldıktan sonra mümkün olur. 1976'da altın standardı resmen bitirilir ve $/ons fiyatı kalıcı olarak 3 basamaklara çıktı. 2018 sonunda dünya genelindeki merkez bankalarının rezervlerinde; ABD doları toplam rezervlerin yüzde 55'ini, avro yüzde 18'ini, altın yüzde 11'ini ve yuan yüzde 2'sini oluşturuyordu.
Günümüzde dünya altın stoğunun yüzde 20’den azına sahip Merkez Bankalarının altına olan talebi artmaya devam ediyor. Ancak bu artışta gelişmekte olan ülkeler başı çekiyor. 2018'de 651.5 tonla dünyada merkez bankalarının son 50 yılda en fazla altın alımı yaptığı yıl olmuştu. 2019’da da alımlar 650.3 ton ile yüksekte gerçekleşti. 2019'da Merkez Bankalarında Türkiye 159, Rusya 158, Polonya 100 ve Çin 95 ton altın rezervini artırmış. The New York Times gazetesinde çıkan bir analizde, ABD’nin doları diğer ülkelere finansal baskı kullanmak için kullanması ve Çin’in yükselişiyle birlikte dolar hegemonyasının kademeli olarak azalacağı beklentisinin, merkez bankalarını altın alımına yönlendirdiğine işaret ediliyor. Türkiye Merkez Bankasının alımlarındaki artışta Hazine'nin altın cinsinden borçlanmasını artırması da bir etken olarak görülüyor. Zira Hazine, 2018 sonunda 6.5 ton altın borcu varken 2019’da 82.3 ton, 2020 ilk 5 ayda 83 ton altın borçlandı. Bunların 111 tonunun vadesi 2021’de gelecek.