Adaletli, çalıştığı kuruma fayda sağlamaya odaklanmış yöneticilere/ ara yöneticilere şiddetle ihtiyaç var. Aksi takdirde öngörüsüzlüğün maliyeti yüksek oluyor. Sözün özü, bütüncül ve insan odaklı yönetimsel öngörüler kurumlara başarı getiriyor.
Yöneticilerin en önemli görevlerinden biri de öngörüdür. Yapılacak işler, atılacak adımlar, personelle ilgili kararlar, yöneticilik kabiliyeti, sektör gelişimi ve geleceği gibi birçok konu öngörülü olmayı zorunlu kılıyor. Bu konuların sadece nasıl olacağını düşünmek değil, kendini ve kurumunu da olası risklere karşı hazırlamak, eskilerin deyişi ile temkinli davranmak gerekiyor. Sadece öngörülü olmak da yetmiyor temkinli olmak önemli. Aksi takdirde öngörüsüzlüğün maliyeti sadece o kuruma çıkmıyor, herkes için çarpan etkiler fazlaca oluyor. Baktığınızda zaten bu konular düşünülüyor ve uygulanıyor gibi görünüyor. Aslında ne çok düşünülüyor, ne de çok uygulanıyor yani her kurum öngörülü ve temkinliymiş gibi görünse de ne yazık ki gerçek böyle değil. Eğer öyle olsaydı bugün turizm başta olmak üzere bir çok sektör sıkıntılarını aşmış olurdu. Belki çeşitli sektör yöneticileri bu sözlere kızacaklar ama lütfen düşünün. Kurumlarda yönetim modelinizi, müşteri ve çalışanlar ile iletişiminizi, kimden gelirse gelsin önerilere bakış açınızı, sektör dışından gelen önerileri dinlemenizi veya küçümsemenizi, işinize ve sektörünüze yaptığınız yatırımları (Sadece fiziki yatırımdan bahsetmiyorum) , katıldığınız yurt içi ve dışı fuarlarda tüm aşamalarda amaç ve işe ne kadar odaklanıldığını, sürecin takip edilmesini, yürümeyen projelerde yönetim olarak hatalarınızı (suçu personele yüklemeden) ve elbette başarılarınızı şöyle bir gözden geçirin... Belki de hemen itiraz edip “biz zaten bunları yapıyoruz” diyeceksiniz. Öngörüsüzlük konusunda bazı kurum-kişiler burnundan kıl aldırmıyor. Bazıları kendilerini çok başarılı gördükleri için adeta sarhoşluk içinde, bazıları bulundukları yerin farkında değil, bazıları da çevresindeki menfaatçi üçbeş şakşakçının sözlerine inanıyor veya inanmak istiyor. Bu arada doğru söyleyen veya doğru projeyle gelen olursa onu da engelliyor, caydırıyor, reddediyorlar.
Önerilere ve doğru projelere kapalı olmanın sebeplerine gelince;
1-Yönetici, sunulan projeyi anlayamıyor ve değerlendiremiyorlar. Bu nedenle geleceği göremiyor.
2- “Bunu hangi personel ile yapacağız” deniyor. (Personelin bilgilendirilmesi zaman ve para kaybı olarak görülüyor ama yeri geldiğinde “Biz bir ekibiz” deniyor.
3- Yeni projeler hayata geçirildiğinde herkesin çalışıp yorulması gerektiğinden kimse buna yaşanmak istemiyor. “Böyle de gidiyor ne gerek var” deniyor.
4- Dışarıdan birinin proje üretmesi ve kendilerinin bunu düşünememiş olması kabul edilemiyor. Oysa herkesin işi ayrı, bunun kabul edilmesi gerekiyor.
5- Yöneticiler, “biz bunu daha önce denedik olmadı” diyerek, 10 yıl önce başarısız sonuçlanan bir projeden bahsederek başarı sağlayacak bir projenin önünü kapatıyor.
6- Firmalar, “Zaten alanımızda ve bölgemizde en büyük biziz yeni çalışmalara gerek yok” düşüncesine kapılıyor. İş ve güç birliği projelerinde hiçbir firmanın kendilerine yeni öneriyle yaklaşmasını istemiyorlar. Oysa kurumunuz 3 adım ilerideyse yapılacak iş birliği sizi geri götürmeyecek, daha da ileriye taşıyacak.
7- Yöneticiler o kadar yoğun ki konuya odaklanıp, karşıdakini tam dinleyemiyor bile. Sonuçta “Hayır” diyerek aslında kendileri için iyi bir çalışmayı geri çeviriyorlar.
8- Yapılacak yeni çalışmaları bedavaya getirmek, fikir çalmak, “Yap da bir bakalım, beğenecek miyiz” tarzında yaklaşımlar da ortaya çıkıyor. Bazı kurum yöneticileri de çevrelerine ördükleri insan duvarından o kadar ulaşılmaz, yoğun ve günlük işlerle o kadar meşgul ki, kendi çemberlerinde dönüp duruyorlar. Herkesin yaptığı işleri yaparak kendilerini de iş yapmış olarak görüyor ve gösteriyorlar.
Aslında özetle ifade etmek gerekiyorsa Türkiye’nin öngörüsü gelişmiş yöneticilere ihtiyacı var. Özellikle fikir, bilgi ve tecrübenin çalınmak istenmesi yada küçük görülmesi büyür bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yönetimsel öngörüsü gelişmiş yöneticiler, işine odaklanarak, farklı fikirleri dinleyerek, sektörlerini analiz ederek, geleceğe yatırım yaparak ve en önemlisi insana değer vererek nezaket, adalet ve hakkaniyet ile yöneticiliklerini yaptığında her şey değişiyor. Türkiye ve ekonominin selameti için özel ve kamu sektörlerindeki bütün yöneticilerin gelişmiş ve gelişime açık öngörüye sahip olması gerekiyor. Adaletli, kurumuna fayda sağlamaya odaklanmış yöneticilere/ ara yöneticilere şiddetle ihtiyaç var. Aksi takdirde öngörüsüzlüğün maliyeti yüksek olacak. Sözün özü, birçok konu çerçevesinde bütüncül ve insan odaklı yönetimsel öngörüler kurumlara başarı getiriyor.
Sizin öngörüleriniz nasıldır?