Her yönetici, bulunduğu konuma, yetkisine göre güçlüdür. Üst, orta, alt kademe fark etmez. Her yöneticinin bir yaptırım gücü var. İşletme ve kurumlarda üst yöneticiler eskiye oranla daha iyi. Daha akıllıca düşünüp, davranıp, karar alabiliyorlar. Çoğu da epey deneyim sahibi oldu veya danışmanlıklar adı altında eğitim aldı. Danışmanların dediklerini dinlemeyip, işlerine son verip sonra yine danışmanların söylediklerini yaptılar ama olsun. Onlar tepe yönetici. Her şeyi biliyor gibi görünüyor olmaları gerek. Yani onlar öyle düşünüyorlar. Orta kademe yöneticilerin üst kademeye çıkma ihtimalleri olduğu için onlar da gayret ve dikkatlerini geliştirmeye çalışıyorlar.
ALT KADEMELERDE SIKINTI VAR
Alt kademe yöneticilerin ise bir üste çıkma imkanları, istekleri, umutları yoksa, ellerindeki gücü acımasızca kullanma yolunu seçiyorlar. Hele fazla karışan, görüşenleri de yoksa, sevmediği personeli ezmek, duyguları ile hareket etmek, objektif ve adaletli olamama sorunları ortaya çıkıyor. Farkındalar mı? Hayır. Hayatlarında görüp göremeyecekleri son ve tek yöneticilik unvanına sahip oldukları için umursamazca ve bu konuda kendilerini geliştirme isteği duymadan kötü davranışlar sergiliyorlar. (Bazıları da bilerek yapıyor, sevmediği personele karşı. Neden sevmiyor? Kişisel kapris. Çünkü birinde gücünü denemesi gerek. Herkesi severse kimde deneyecek o sonsuz gücünü.)
MOBBING UYGULAMAK RUHLARINDA VAR
Meslek ve unvanları ne olursa olsun bu zamanda akıllı bir yöneticinin yapmayacağı bu davranışlar bir mobbing unsuru aynı zamanda. Bir işin ve durumun ortam ve çalışana uygun hale gelmesi ve getirilmesinden ziyade, personele eziyet olacak şekilde düzenlenmesi için ayan beyan emir bile verebiliyorlar. Kabiliyetsizlik, ego, adaletsizlik bir araya gelince ne huzur oluyor ne de motivasyon. Ama ne gam, yönetici anlık veya kalıcı egosunu şöyle bir okşayıp gücünü gösterdi ya. Zafer kazanmış kumandan edasına giriyor. Bu zafer kazanmış kumandan halleri artık mobbing olarak adlandırılıyor ve kanunda yeri var. Farkında mı? O sadece gününü zayıfta, ekipte en zayıf kişide, (unvan ve yetki olarak zayıf) denerken sarhoşluk içinde. Çünkü verdiği karar karşısındaki kişinin önemli bir zaman diliminde o kişinin hayatını olumsuz etkileyebilir. Bu bir tür çalışana verilen ceza. Peki, bir yönetici çalışan ve çalışmayı seven birine neden ceza verir? Çünkü aslında kurumuna aidiyet hissetmiyor ve kurumunun daha iyi olmasını istemiyordur. Peki, bu yöneticinin bir üstü bunu görmüyor mu? Bir üst görse de, duysa da çeşitli sebeplerden bir şey yapamıyor olabilir. Bazı kurumlarda hiyerarşik sistem böyle tıkanmalara yol açabiliyor. Çözüm; Yönetim sistemlerinin yeniden gözden geçirilmesi, hiyerarşinin tekrar düzenlenmesi, kurum en üst yönetiminin açık kapı sistemi uygulaması. Yoksa memlekette çalışma hayatında daha çokça insan zayi olacak. Her alanda inovasyon yeni bakış açıları ve fikirle oluyorsa ve inovasyonu insanlar yapacaksa, moral, motivasyon, iş hayatındaki pozitif duygular önemli.
ZARAR BÜYÜK
Özellikle alt kademe yöneticiler tarafından insan kaynağı zayi oldukça, yöneticiler iş ortamlarını ve ekiplerini, kişisel egolarının tatmin aracı olarak gördükçe verim alınamaz. Bir toprağa bile bakarsan ürün veriyor. İhmal edilir veya zayıf bırakılırsa verdiği ürün cılız kalıyor. Pandemi ve olumsuz etkileri bir taraftan, iş dünyasında ego tatmini yapan özellikle alt kademe yöneticiler bir taraftan her alanda ülkeyi kısırlaştırıyor. Bu iyi bir durum değil. Sözün özü; İnsan odaklı, toplum odaklı, ülke odaklı alt yöneticiler, değişmeden, yenileri yetişmeden, ehliyet almadan, kurumlara ve ülkeye zarar vermeye devam edecekler. Üstelik bu zarar negatif çarpan etkileriyle geleceğe gidecek. Kendi çocuklarına zarar verdiklerinin bile farkında olmayan bu tür alt yöneticilere ‘bir dur’ demek gerekmez mi?