2022 yılına Rusya-Ukrayna savaşı damgasını vurdu. Ocak ayında İngiltere’de tedarik sıkıntısı nedeniyle yavaş yavaş konuşulmaya başlanan enerji krizi, RusyaUkrayna savaşı ile tamamen küresel krize dönüştü. Jeopolitik gerginlikle birlikte artan arz riskleri neticesinde enflasyon dataları açıklandığında Mart’tan bu yana enflasyon için en çok kullandığımız cümle ‘son yılların en yükseği’ oldu.
ENERJİ KRİZİ
2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs pandemisi ile birlikte gıda fiyatlarındaki yükseliş, enerji sorunları, lojistik ve tedarik sıkıntıları ile geçmişte gelişmekte olan ülkelerin en büyük sorunu olan enflasyon, gelişmiş ülkelerde de gündemin en önemli maddesi oldu. 2021 yılı içerisinde normalleşme adımlarının hızlanması, aşılanmaların artması ile bağışıklıkların güçlenmesi, ülkeler arası uçuş kısıtlamalarının kalkması sonrasında normalleşme beklenirken 2022 yılına Rusya-Ukrayna savaşı damgasını vurdu. Jeopolitik gerginlikle birlikte artan arz riskleri neticesinde enflasyon dataları açıklandığında Mart’tan bu yana enflasyon için en çok kullandığımız cümle ‘son yılların en yükseği’ oldu. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş sonrasında Rusya’ya karşı ekonomik yaptırımlar söz konusu olsa da, Rusya bu krizin etrafında en büyük silahı olan enerjiyi tedarikçisi konumundan faydalandı diyebiliriz. Ocak ayında İngiltere’de tedarik sıkıntısı nedeniyle yavaş yavaş konuşulmaya başlanan enerji krizi, Rusya-Ukrayna savaşı ile tamamen küresel krize dönüştü. Sert yükselen fiyatlamalar ithalatçı ülkeleri sıkıntıya sokarken, Rusya’ya yapılabilecek olası yaptırımlarda enerji sorunu hep ön plana çıktı. Enerji ile ilgili başka tedarikçi ülkeler aranıp, OPEC’den planlamalara yönelik adımlar beklenirken, AB ülkeleri son olarak Rusya’ya bağımlı oldukları enerji kaynaklarının tasarrufunu sağlamak ve potansiyel enerji krizinin önüne geçebilmek için sokak lambalarını kapatma ve ışıklı reklam tabelalarının kullanımında sınırlamaya varan önlemler aldı. AB ülkelerinin ortalamalarına bakıldığında Rusya’dan tedarik ettikleri doğal gaz miktarının ~yüzde 36 olduğunu düşünürsek, Rusya dışından başka ülkelerden enerji tedariki ya da enerji üretimi için farklı alternatifler bulunamaz ise artan enerji maliyetleri ve enerjiye erişim kısıtlamalarına bağlı arz sıkıntıları oluşarak, AB ekonomisinde yavaşlama riskleri piyasalarda fiyatlanmaya devam edebilir.
KÜRESEL PİYASALAR
Küresel piyasalar ABD tarafından gelen enflasyon verileri ile rahatlasa da Çin’in makroekonomik verilerinin beklentilerin altında gelmesi ve sürpriz sayılabilecek 10 baz puanlık indirim yapılması risk iştahını azalttı. Ağustos ayı başında Çin ile Tayvan arasındaki gerginliğe ABD’nin müdahil olması ve ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin ajandasında olmamasına rağmen Tayvan’ı ziyaret ederek Çin tarafından tüm okları üstüne çekmesi, yeni jeopolitik gerilimin habercisi olarak endişeleri artırdı. Pelosi’nin Tayvan ziyaretinden sorunsuz ayrılması ile birlikte rahatlayan piyasalar, ABD enflasyon verisinin yüzde 9,1’den yüzde 8,5’a gerilemesi, çekirdekenflasyonun yükselmemesi ve ÜFE’nin aşağı yönlü seyri piyasalara katalizör oldu. Bu durum sonucunda ise Eylül’de Fed’in 75 baz puanlık faiz artırım ihtimali azalırken, 50 baz puan yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Ancak Tarım Dışı İstihdam verileri, sanayi üretimi, KKO gibi makroekonomik verilerin beklentilerin üstünde kalması ve Fed tutanaklarında ‘enflasyon gözle görülür biçimde düşene kadar faiz artırımlarına devam’ mesajları ile 75 baz puan ihtimali hala masada gibi görünüyor. Çin tarafından son günlerde açıklanan olumsuz büyüme verileri ile Asya piyasaları tedirgin olmaya devam ediyor. 15 Ağustos’ta açıklanan ekonomik veriler, Çin’in ekonomik büyüme hızının Temmuz ayında beklenmedik bir şekilde yavaşladığını göstererek Çin Merkezi’nin sürpriz hamlesiyle temel kredi faizlerini düşürmesine yol açtı.
RESESYON TEHLİKESİ
Enflasyon kaynaklı gelişmeler ile artırılan faiz artırımları hiç şüphesiz ekonomik daralmayı etkiliyor. ABD’de iki çeyrek üst üste daralma verileri ile teknik resesyona girilmesi, Euro Bölgesi’ndeki resesyon korkusu endişeleri ayakta tutuyor. Çin tarafında büyüme verilerinin aşağı yönlü revize edilmesi resesyon endişeleri ile ekonomik aktivitelerdeki durağanlık algısını tetikliyor. Global gündemin aksine Türkiye’de resesyon endişelerinin konuşulmaması ve kısmen canlanan yabancı ilgisi ile BIST pozitif ayrışıyor. TCMB tarafından Ağustos ayında gelen sürpriz 100 baz puanlık faiz azaltımı sonrasında karar metnine baktığımız zaman büyüme odaklı seyrin devam edeceği mesajları veriliyor. Bu da yurt içini resesyon tehlikesinden şimdilik uzak tutuyor. Ancak döviz kuru riskleri yurt içinde yakın takip edilecek