Değerli okuyucularım; ilk bölümünü yayınladığımız yazı dizimin bugün ikinci bölümünü sizlerle paylaşmaktayız. Keyifli okumalar dileriz.
Elon Musk’ın arkasında bulunduğu bu “Neuralink”; insan beynine takılabilen beyin-bilgisayar arayüzleri geliştirmeyi amaçlamakta olan bir proje. Bu amaçla yakın zamanda bir video paylaştıkları Neuralink sitesinde; beyin sinyallerini elektronik sinyallere dönüştürdükleri görülüyor.
Neuralink’in resmi YouTube kanalı aracılığı ile paylaşılan videoda; beynine bu çip takılmış olan bir maymunun beyin sinyallerinin nasıl ele alındığı ve beyin sinyalleri okunan bir maymunun hiçbir kontrolcü kullanmadan 2 boyutlu bir arcade oyunu olan Pong’u nasıl oynayabildiği gösteriliyor.
Beynine çip takılan ve sanal dünyada mutlu, zengin,...vs yaşayacağını düşünen kitlelerin beyin sinyallerini okuyan ve harekete geçiren bir sistem sizce bu sinyaller aracılığı ile kontrol edebildiği herkesi bu sanal dünyaya hapsedip, yaşadığımız dünyada da istediği her şeyi yaptıramaz mı?!
İşin bir diğer önemli boyutu olan “Kripto Para” birimlerinin de “Metaverse”te önemli bir yeri olduğunu söylemek gerek.
Facebook'un ismini “Meta” olarak değiştirmesi ve “Metaverse” denilen sanal evrene büyük yatırım yapacağını duyurması üzerine “Metaverse Coinleri”ne olan ilgi de arttı.
Peki “Metaverse Coin” nasıl satın alınıyor?
Tıpkı bitcoin ve diğer alt coinlerde olduğu gibi kripto para borsaları üzerinden satın alınabiliyor.
Tabi bu “Metaverse Coin”leri kripto para borsaları üzerinden satın alabilmek için de gerçek paralarınızın olması gerekiyor. Tıpkı bitcoin alırken olduğu gibi. O halde bu dünyada kazandığınız paralar ile satın alacağınız sanal paralar sizin sanal dünyada gezmenizi, yemenizi, içmenizi, giyinmenizi hatta orada mal mülk almanızı sağlayacak.
Sonuç; yine bu dünyada o sanal paraları satın alabilecek reel paraları kazanmanız gerekecek. Peki bu dünyadaki masraflarınız, aileniz, onların masrafları... Hepsine birden yetişebilecek misiniz?! Hem bu dünya hem sanal evrendeki hayatınıza...
Açıkçası bu iş kaos ortamı doğurabilecek bir bilinmez...
Sanal dünyalara ait bütün bu gelişmeler ola dursun bir de içinde yaşadığımız bu dünyada o kadar gerçek hayatlar ve insanlar var ki...
Yazı dizimin başlığında değindiğim; İstanbul’daki “Nalia Karadeniz Mutfağı” restoranında bir kurumsal eğitmen ve iletişim uzmanı olarak verdiğim eğitimler sırasında tanıdığım, her biri nev’i şahsına münhasır öğrencilerim ve dostlarım; aslında gerçeklikleriyle bu yazı dizimin çıkış noktası oldular.
Nalia Karadeniz Mutfağı; İstanbul’da Güneşli, Bostancı ve Kurtköy olmak üzere üç şubesi olan bir restoran.
Sahipleri Rize’li iki kardeş... Süleyman Tarakçı ve Erol Emirhan Tarakçı... Başlangıcı bir aile şirketi diyebiliriz fakat verdiğim eğitimlerden de anlayacağınız üzere artık kurumsallaşan ve dünya standartlarını yakalamak için çalışan vizyoner ve çok başarılı iki ticaret insanının kurduğu bir şirket.
Babaları merkez şube olan Güneş’liyi açmadan önce uzun süre yer aramalarına rağmen hiç bir lokasyonu beğenmemiş fakat şuan bulundukları mezarlığın karşısındaki lokasyona evet demiş.
Sonra o iç görünün ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmış. Çünkü Nalia; Güneşli’de büyüyerek Bostancı’da bir köşk ve Kurtköy’de de son derece şık bir mimari ile büyümeye ve şubeleşmeye devam ediyor.
Verdiğim eğitimler süresince her şubenin çalışanlarını, değerli işletme müdürlerini ve işletme sahiplerini insani yönlerden de tanıma fırsatı buldum. Ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; her biri o kadar gerçek, o kadar doğal ve o kadar insan gibi insanlar ki...
Kurumsal hayatta bilirsiniz; birçok kişi astından üstüne bir süre sonra mekanikleşir. Duygular, hassasiyetler, davranışlar, düşünceler, konuşmalar hatta kullanılan kelimeler bile “Cc yaptın mı, down oldum, confirm ettiniz mi, toplantıyı Ayşe Hanım lead edecek, push edelim, up date edin, focuslanın, deadline’ı kaçırmayın, brief verdim,...” şekline dönüşür. Herkes bir duygusuz herkes bir kariyer savaşı içinde debelenir durur. Birbirinin ayağına çelme takan mı ararsınız kahve makinesi köşesinde departman arkadaşını çekiştireni mi...
Hiçbir şey gerçek değildir. Mutluluklar ve üzüntüler bile... Terfi alırsınız mutlu olmuş gibi gözükür, tebrik ederler. Mutsuz olduğunuzda üzülmüş gibi... Hep gibi gibi...
İşte bu yüzden gerçek insanların, gerçek duyguların, gerçek değerlerin, gerçek yeteneklerin olduğu bu aile şirketinde her bir öğrencim adeta beni gerçekliğiyle şaşırttı ve mutlu etti.
Güldüğünüzde gülen, üzüldüğünüzde üzülen, değer verdiğinizde aynı değeri gösteren, saygı duyduğunuzu hissettiğinde onore eden, başarısını ve yeteneğini fark ettiğinizde ve dile getirdiğinizde şımarmayan, egosu kabarmayan, mutlu olan, paylaşan, sizin kattıklarınıza müteşekkir olan, değer bilen, kendi hayatında çoluğu çocuğu, eşi, ailesi ile yaşadığı günlük koşuşturmacalarına rağmen kendini geliştirmek için çabalayan ve herşeye rağmen iyi insan olarak kalmaya devam eden, esprileri de tartışamaları da gerçek insanlar...
İnstagram hesabımdan tek tek yazmıştım. Her bir isim Nalia ailesinin birer parçası olabilmiş. Olamayanlar da elbette olacaktır. Onlar da arada sırıtıyor, kendini belli ediyor ve kısa sürede eleniyor. Olabilenler ise; hani orada çalışan güler yüzlü bir ekip, işletmeci veya mekan sahibi olduğu için bir mekanın müdavimi oluruz ya, işte bu başarıyı sağlıyor.
“Nalia Karadeniz Mutfağı”na gittiğinizde bu sıcaklığı hissedebiliyorsunuz. Özellikle çalışanlarının sanki “Hababam Sınıfı”nın yaşattığı sıcaklığı ve gerçekliğini... Orada çalışan her bir değeri lütfen gidin ve tanıyın!
Tabi bu başarıyı sağlayan Sn.Süleyman Tarakçı ve Sn.Erol Emirhan Tarakçı’yı tebrik etmek gerek. Ve değerli “Nursima Tarakçı, Ömer Tarakçı, Hacer Baltacı, tüm mutfağı başarıyla koordine eden Executive Şef Volkan Aslan, Bostancı Şube’nin çok başarılı ve nazik İşletme Müdürü Tayfun Köseoğlu, güler yüzlü, ve başarılı Kurtköy Şube Müdürü Yavuz Canca, tüm kıymetli ekipleri ve çalışma arkadaşları... Muhasebeden, kurumsal iletişime, vale arkadaşlarımızdan, garson ve komi arkadaşlara, bulaşık ve temizlik ekibinden şeflerimize ve kurye arkadaşlara, tüm ekip... Büyük bir alkışı hakediyor!
Zaten bu bir ekip işi değil midir!
Başarıya götüren anahtar; ekip ruhudur!
Aile olabilmektir!
Çalıştığınız kuruma kendinizi ait hissetmektir! Aidiyet duymaktır!
Benimsemektir!
Biz olabilmektir!
Nalia Karadeniz Mutfağı; bunu başarmış!
Ve asıl önemli olan; tüm bu ekip ve çalışma arkadaşlarının doğallıklarını bozmayacak şekilde kendi değerlerini ve duygularını koruyabilmelerine ve ifade edebilmelerine olanak sağlayan bir işletme olması!
İkinci önemli nokta da; bu işletmenin ve işletme sahiplerinin yöresel bir mutfağı korumak ve sürdürülebilir kılmak için verdikleri çaba...
“Rize ve Karadeniz Mutfağı”na ait en sağlıklı halleriyle kazeinsiz yağ ve soğuk sıkım zeytinyağı ile sadece kristal kaya tuzu ve ilikli kemik suyu kullanarak en doğal şekilde hazırlanan “Kara Lahana Sarması, Pepçura Tatlısı, Karadeniz Hamsisi, Kara Lahana Dolması, Çayeli Fasulyesi, Rize Kavurması, Muhlaması, Hamsili Pilavı, Laz Böreği, Pideleri, Turşu Kavurması, Yöresel Kahvaltısı, Likapa Şerbeti, Kokulu Kara Üzüm Şerbeti,... gibi birbirinden leziz doğal ve yöresel lezzetleri burada bir arada bulabilirsiniz.
Tabi bu noktada sürdürülebilirlik önem kazanıyor. Bunun için yöresel ve bölge üreticisinden tüm ürünleri en doğal ve aslına özgü şekilde alarak, bölge ve yöre ekonomisine de destek oluyorlar.
Bölgedeki çiftçi, üretici ve hayvancının da devamlılığı için bu destekleri çok kıymetli.
“Time Dergisi” 15 Nisan 2021 tarihli sayısında; 2030 yılına kadar küresel bir gıda felaketi yaşanacağını belirten “iklim herşeydir”kapağı ile çıktı. Time ve Ekonomist dergilerinin dünya gündemini belirlediği ve geleceğe dair öngörülerde bulunduğunu göz önünde bulundurursak; tarıma, toprağa, çiftçiye, hayvancılık yapanlara ve yerel üreticiye ne kadar önem vermek ve desteklemek gerektiği böylece gıda kıtlığını önleyebileceğimizi bilmek gerekir.
Sürdürülebilir bir dünya için sürdürülebilir kaynaklar gerekir. “Nalia Karadeniz Mutfağı” gibi bu konuda çiftçisine, bölgesine, yöresine ve yerel üreticiye destek olan her işletme ve restoranı bizler de desteklemeliyiz.
Ayrıca tüm yöresel lezzetlerinin yanında toplumun her kesimine hitap eden; “Kuzu Karski, Bonfile, Rize Tavalar, Etli ve Etsiz Makarnalar, Salatalar, Zeytinyağlılar, Çorbalar, Pilavlar, Ara Soğuklar”dan oluşan çok zengin bir mutfağa sahip olması da bu işletmenin gelecek projeksiyonunu ve vizyonunu göstermekte.
Birçok yöresel mutfak sınırlı menüleri sebebiyle belirli zamanlarda belirli topluluklara hitap eder. Yöreselin dışına çıkma riskini göze alıp menüsünü yöreseldeki kalite ve uzmanlığı koruyarak zenginleştiren işletmeler ise her zaman kendini ileriye taşır. Tıpkı eski ve yeni, genç ve yaşlı, tatlı ve tuzlu, yaz ve kış, bahar ve güz, artı ve eksi, ying ve yang, yöresel ve genelin bir arada olduğunda zenginlik kattığı gibi...
Özetle;
“Metaverse” ya da “Neuralink” gibi gittikçe sanallaşacak dünyalarda; gerçek insanların, gerçek duyguların, gerçek yemeklerin, gerçek dostlukların, gerçek anıların, gerçek tadların ve gerçek değerlerin yeri çok aranacak!
Sanal dünyalar… Kayıp gerçeklikler…
O yüzden vakit varken lütfen şimdiden tüm bu değerlerimizin kıymetini bilelim!
Çünkü asıl sanallaşma biz mutfağımızı, özümüzü, sözümüzü, değerlerimizi ve duygularımızı kaybettiğimizde yaşanacak...
Kaybetmeyelim!
Özümüze sahip çıkalım!
Milli ve yerli olana saygı ve sevgi duyalım!
Koruyup kollayalım!
Destek olalım!
Yaşatalım!
Bir olalım!
Biz olalım!