Çiftçimizi Nasıl Gördüğümüz Sorunu
2012 yılında Almanya Bavyera’da hayvancılık işletmesine teknik geziye katılmıştım. Ziraat Mühendisi, Gıda Mühendisi ve Veterinerler oluşan 20 kişilik kadro çiftlikteki hızlı iş gücünün, çalışma temposunu şaşkınlıkla izliyorduk. Grupta, sesler yükseliyor tabi; Alman disiplini, Almanlar şöyle çalışıyor, şuradan biliyorum gibi. Herkes hayran hayran personeli izliyor, bütün çalışanlar iki kişilik iş yapıyor.
Birini durdurdum, merak ettim, sordum.
-Bu tempo nedir böyle?
Cevap verdi.
–Akşama şehirde etkinlik var, işleri erken bitirirsem erken çıkacağım.
Aslında aynı bizim köyün insanı gibi Alman’ın çiftçisi de… Bizde ne kadar çalışılıyorsa onlarda da o kadar çalışılıyor…
Bizim çiftçimizi nasıl görüldüğüyle alakalı sorunlarımız var… Şehirde bazılarında kafada çizilmiş bir çiftçi profili; üretmez, çalışmaz, okumaz…
Nerede gördün gittin mi köyüne, çalışırken gördün mü, konuştun mu, misafir mi oldun evine, nasıl para kazandığını dinledin mi kendisinden… Bunları yapmak zor mu geliyor bilemedim… Sen yerine koydun mu hiç kendini ben nasıl davranırdım diye…
Bu ülkede de üretir çiftçi… Nasıl mı?
Ürünü para etse, ürettiğini satabileceğini bilse…
Üretim giderlerini; mazotunu, gübresini, ilacını vs. seneye hangi fiyattan alabilecek bilse…
Ertesi seneye borçlanarak girmese, bankaların eline düşmese…
İşinin para kazandığını bilse, mesleği çocuğuna bırakabileceği altın bilezik olsa…
Şehirdeki insanı sahilde uzanmak kadar, doğada zaman geçirmekten hoşlansa…
Tüketici yediğinin ne şartlarda üretildiğini bilse de, üretime değer verse…
Gider mi gerçekten de kentteki bilmediği çılgın kalabalığa? Kırsalında evinde kalmasını gerektirecek bir tane nedeni olsa…
…
Üreticinin hala hayata bakışı naif, derdi de hayatının iyi bir şekilde devamını istemek…
Üretmek isteyen çiftçiyi, kendisinin hayata bakmak zorunda bırakıldığı açıyla değerlendirince ne yaparsa haklı buluyorum…
2014 yılında Güney İtalya’da köylerde üreticinin çiftliğinin bir köşesinde üretim ve tadım tesisleri bulunuyor, yerel halktan çokça insan köyünün işletmesine destek oluyor, oradan alış-veriş yapıyor, araçlarıyla köye gelip üretim yerinde ürünleri almak için uzun bir yol yapıyorlardı. Türkiye’de bu konuda benzerdir, insanlar ilk elden üreticiden almak isterler, ama çoğunlukla bu işlerin bir rutine bağlanma sorunu vardır.
Nereden geldik?
Sosyolojik bir konu olarak bir romantik şehirli bakış açısı var. Allah rahmet eylesin. Merhum Prof. Dr. Cevat Geray hocanın kitaplarında ve Sayın Ruşen Keleş hocanın çalışmalarında bahsettikleri bir konudur. Keşke bu iki değerli hocamın çok bilgili kitaplarını okuyabilseniz ama bu yazıyı okuyorsanız, anladığımı bilgimin yettiği kadar romantik şehirleşme hareketini özetlemek isterim; Cumhuriyetin kuruluş yılları… Devrimler… Kırsal ağırlıklı nüfus… Kırsalda yatırımlar… Çok partili dönem… 1954 Köy Enstitülerinin kapatılması… 1960 sonrası şehirlere geri dönmek üzere giden daha fazla insan hareketi… 1980 artık kırsaldan kopmuş, kırsala geri dönmemek üzere şehre insan göçü… 1990’lar kent nüfusunun kır nüfusunu çoktan aşması… 2000 sonrası günden güne azalan kır nüfusu… 2020 Kentlerde kırsalı unutanlar ve kırsala ara sıra özlem duyan bazıları…
Romantik şehirli…
Yüzlerce km yol yapar, gezer, 50 tane köyden geçer, hiçbir şey almaz, evine gelir, evinin yanındaki marketten organik domates arar…
Organik deyip alsa iyi, gereksiz aldığı ithal ürünlere verdiği vergiyi görmez, 70 yaşındaki teyzeyle 30 dakika pazarlık eder…
7 yaşındaki çocuğuna yazılım öğretir de meyve, sebze isimlerini öğretmez… Onu da öğret bunu da öğret çocuğundan daha değerli vakit geçirecek işin mi var?...
Köyü dilinde sever, zorlasan gitmez…
Gitse, telefonu çekmez, kalmak istemez…
Kalsa bir gün yatamaz, böcek çıkar, fare çıkar, gece uyumaz, ev sahibini de uyutmaz…
Uyudu diyelim, temiz hava der, öğleden önce kalkmaz…
Eko-turizm diye gider, çiftlik işlerine elini sürmez…
5 yıldızlı otele ödediği parayı dert etmez de, köy evinde pansiyoncudan para keser…
Evine dönerken bir şey almaz, alsa da yiyemez huylanır…
Köye insanı yazmaya gider de, insanla iki sohbet etmez…
…
Tüketici üzerine düşeni yapıyor mu?
2012 yılında Avusturya kırsalını gezmek için araç kiraladım. Kendi halinde köy aradığım her vakit misafirin uğramadığı köy olmadığını fark ettim. Türkiye’de herkesin bir de köyde evi olsun kültürünün yanında, orada pansiyonlarda kalındığını gözlemledim. Bu köyde yaşayan için geliri çeşitlendirmektir. Kırsalda bu gibi gelir çeşitlendirmelere gidilebilir, kentle kırsalın iş birliği olur.
Çok iyi doktor, çok iyi mühendis, çok iyi avukat olabilirsin, ama konuştuğun alanla ilgili okumamış ya da çalışmamışsanız konunun cahilisinizdir. Her konuda kendimizi ve toplumu düşünecek kadar asgari bilgi sahibi olmaya çabalamak gereklidir.
Günümüzde hastalıklar şikayet arttı. Buna bağlı insanlar kendilerinin ve sevdiklerinin ne yediklerine dikkat ediyor. Toplumda böylece bir gıda bilinci oluşuyor. Gıda tüketiminin sağlık yönü dışında, bunun geldiği yerinde devamlılığının olmasına katkı sağlamak gerekmektedir. Etrafımızda olan bitene duyarlı olmaya devam etmek gerekmektedir. Herkesi romantik şehirli kafasında görmek doğru olmamaktadır. Ne istediğini bilen insan sayısının daha fazla olduğunu ummak gerekmektedir.
Tarım politikalarını dönüştürmek en çok tüketicinin elinde; çünkü oy veriyor.
İnsanlar, partilerin internet sitelerindeki tarım programlarına bakıp bir değerlendirme yapıyorlarsa, işleri çok zor. Umarım başka kaynaklar da bulurlar.
Mecliste grubu olan Parti programlarında tarım konusu çok güzel hazırlanmış, kimseyi üzmüyor. Tanışma aşamasındaki insanların sohbeti gibi hep olumlu enerji dağıtıyor. Hep yeni bir şey kuruluyor, var olan kurumların adı değişiyor. Bütün partilerin tarıma bakışlarını bir okuyun derim. Muhalefet tarıma desteği arttıracakmış, iktidar parayı nasıl kullandığını anlatıyor. Kalıcı olarak şu sorunu da bitireceğiz, bitirdik nasıl ve neler yapılacağı programlarda süslü tek bir cümleyle anlatılıyor.
Sorunlar nedir sıralanmamış. Doğru düzgün tespit yok. Temel konularda tanımlarda bile hatalar yapılmış… Partilerin tarım programları İki saat brifingle tarım ekonomisi okuyan öğrencinin hazırlayabileceği şekilde yazılmış. Oysaki oy verecek vatandaş sadece buna bakıp o partinin tarım politikasının ne olacağını bilmeli, ilginç.