2020 yılının son iki ayına girmiş bulunmaktayız. Bu yıl Covid-19 nedeniyle dünya geneli için oldukça zorlu geçti ve geçmeye devam ediyor. Aşı çalışmaları sürüyor ancak net bir şekilde hala sonuca varılamadı. Zaman zaman bazı firmaların aşı çalışmalarına ara vermesi piyasalarda tedirginlik yaratıyor.
Haziran ayında normalleşme adımları başladı, Temmuz-Ağustos döneminde dünya geneli biraz daha rahatlamıştı ancak Eylül ortasından bu yana işler pek iyi gitmiyor. Ekim ayında Avrupa’da kısıtlamalar yeniden gündeme gelmeye başladı.
ABD ve Avrupa başta olmak üzere vaka sayılarındaki artış can sıkıcı. Bu endişe “Türkiye’de yeniden karantinalar başlar mı?” sorusunu akıllara getiriyor. Şimdilik hükümet kanadından buna yönelik bir eğilimin olmadığı görülüyor. En azından böyle düşünülmesinin olumlu olduğunu düşünüyorum.
Dünya genelinde sadece virüsün etkisi konuşulmuyor. Siyasi gündem de oldukça yoğun. Ben bu yazıyı kaleme aldığımda, ABD’de Başkanlık seçimi yapılmadığı için sizinle net bir şekilde konuşamıyorum.
Son günlerde, yapılan anketlerde Biden’ın önde olduğunu da gözlemliyoruz. Trump, sivri dilinden ödün vermiyor. Münazaralarda oldukça agresif bir şekilde iki aday tartışıyor. Piyasalar bu anlamda baskı altında. Anketlerdeki görünüm kafaları karıştırıyor. Ekim ayının ilk günlerinde, ABD Başkanı D. Trump’ın Covid-19 test sonucunun pozitif çıkmasıyla piyasalarda kısa süreli satışlar derinleşmişti. Karantina sürecine girmesi, başkanlık seçimlerine doğru zaman daralırken, Trump’ın kampanya politikasını nasıl etkileyeceği merakla beklendi. Hatta Trump’ın yaşının büyük olması nedeniyle bu hastalıkla kolay mücadele edebilir mi endişesi kulislerde gündeme geldi. Bu hastalık nedeniyle Biden bu yarışı önde bitirebilir beklentileri bile oluşmadı değil.
Ama ne oldu, Trump aslında bizi şaşırtmadı ve karantinada bile susmadı. ABD’de Temsilciler Meclisi’nin onayladığı 2 Trilyon Dolarlık teşvik paketini durdurma talimatı verdi.
Birkaç gün sonra ise daha kapsamlı bir teşvik paketi istediğini ifade etti ve ABD Hazine Bakanı Mnuchin hazırlıklara kaldığı yerden devam etmek zorunda kaldı. Ekim ayının son günlerine yaklaşıyoruz hala bir anlaşma yok. ABD Temsilciler Başkanı Pelosi bu konuda umutlu olduğunu söylemesine karşın paket belirsizliği risk iştahını zayıflatıyor. Kasım ayında siz bu yazıyı okurken, paket onaylanırsa ABD borsaları için olumlu olabileceğini eklemek isterim. Tabi onaylanırsa… Kasım ayında, zorlu bir gündem bizi bekliyor. Başkanlık seçimi, teşvik paketi, Fed’in faiz kararı ilk üç sırada.
Bunları izleyenler ise virüs vaka sayısı, Avrupa’da kısıtlamaların ne yönde şekilleneceği ve başka ülkelerde yeni kısıtlamalar olup olmayacağı, aşı çalışmalarının seyri. Aslında hiçbiri yeni bir başlık değil.
Mevcut konular zaman zaman fiyatlar üzerinde ciddi bir baskı yaratmasına karşın bazen de ikinci planda kalabiliyor. Ancak şu bir gerçek piyasalardaki oynaklık bu konularla oluşuyor. Son dönemde hatta bu yıl ABD verileri de dahil olmak üzere piyasada veri etkisinin artık çok sınırlı kaldığını gözlemliyoruz.
Aslında bu da riskli çünkü öngörülmesi zor günler ve böyle dönemde strateji belirlemekte ayrı zorlaşıyor. 22 Ekim günü bu yazıyı kaleme aldım ve TCMB faiz kararını açıkladı. Beklentiler 150-200 baz puan faiz artırımına gitmesi yönündeyken, Merkez beklentilerin aksine haftalık repo faiz oranını sabit bıraktı. Piyasalarda kısa soluklu satışlar izlendi. Merkez öncesi faiz artırma beklentisi bankalar başta olmak üzere borsa açısından oldukça olumlu olmuştu. Borsa İstanbul’da alımların güçlendiğini gözlemlemiştik.
Aslında Merkez beklentisi öncesinde de bizim yurtiçi piyasalar toparlanmaya başladı. TCMB ve BDDK’dan gelen normalleşme adımları, risklerin dağılmaya başlaması, Türkiye’nin 5 yıllık CDS rakamının geçtiğimiz aylara göre kademeli bir şekilde gevşemesi, yabancı yatırımcının ilgisini artırdı. Dolayısıyla borsada alımlar hızlanmıştı. 2020 yılında pandemi nedeniyle borsa cephesinde de sert satışlara maruz kaldık. Birçok hisse senedinde dip seviyelere yaklaştık. Ancak, ben borsa yatırımcısının yine de uzak durmamasını aksine piyasada aktif olmasını isterim. Satışları gördükleri zaman korkudan ellerindeki hisseleri de satıyorlar. Ancak panik havasındayken verilen kararlar yanlış olabiliyor.
Hisse senedi piyasasında biz bu sene yabancı desteği olmadan da kendi iç dinamiklerimizle yükselmeyi başardık.
Artık ben yılın son döneminde, portföylerde hisse dağılımının biraz daha artmasını beklerim. Piyasa buna izin verdiği sürece yatırımcılar kendi risk profillerine göre hisse senedi seçimine gidebilirler. Tabii bunun için aracı kurumlardan destek almalarını tavsiye ederim. Sözün özü, hisse senetlerine ilginin ilerleyen süreçte daha da artacağını bekliyorum.
Bu yönümüzü yukarı çevirdik artık rekor üstüne rekor kıracağız anlamına gelmesin. Elbette, zaman zaman satışlarla karşılaşacağız ama biz bu geri çekilmeleri birer alım stratejisi olarak değerlendirebiliriz.
Maskeli ve mesafeli bir Kasım ayı dilerim…